Musa Kâzım GÜLÇÜR
8 Nisan/2019
İçindekiler
2. Çocuğun Okul Başarısızlığı ve Ebeveyn Tutumu 3
3. Çocuğunuzun Gerçek Kapasitesini Gözetin 4
4. Aşırı Mükemmeliyetçilik Duygusu 4
5. Aşırı Mükemmeliyetçi Çocuklar 5
6. Mükemmeliyetçi Ebeveynler 6
7. Okulun Genç Ergenlerin Başarılarında Etkileri 7
8. Erkek Çocukların Okulu Konusunda Ebeveyn Nasıl Yardımcı Olabilir? 7
Giriş
Bu yazımızda, daha çok babalar ve erkek çocukları ile ilgili bilhassa da duygusal ve entelektüel alandaki bazı problemler ve çözüm noktaları ele alınmaya çalışılacaktır.
Çalışmalar, çocuğu için duygudaşlığın, pek çok baba açısından normal olduğunu gösteriyor. Her ne kadar bunu annelerin yaptığından daha farklı olarak dile getirseler de birçok babanın oğluna karşı derin bir duygudaşlık hissettiğini ve çocuklarıyla daha yakın olmak istediğini ortaya koyuyor. Daha önceleri bunun böyle olduğuna inanılmıyordu. Örneğin daha önceden yapılan çalışmalarda, babaların ve annelerin bebek ağlamaya başladığında gösterdikleri tepkiler ölçüldüğünde, ağlayan bebeğe karşılık verme konusunda anneler, babalara oranla daha duyarlı ve önemser görünüyorlardı. Fakat yakın zamanlarda kalp hızı ve ritmi, kan basıncındaki değişiklikler, ciltteki duyarlılıklar ve benzeri etkenler göz önüne alınarak, duygudaşça verilen karşılığın biyolojik verileri incelendiğinde, araştırmacılar küçük bebeğin acil durumdaki ağlamalarına cevap veren erkekler ve kadınların göstermiş oldukları tepkiler arasında hiçbir fark olmadığını bulmuşlardır. Kadınlar, bebeklerinin duyguları hakkında dışarıdan bakıldığında sanki erkeklerden daha düşünceli ve ilgili davransalar da ya da en azından araştırmacılar tarafından böyle algılanmış bile olsa, gerçekte hem erkeğin hem de kadının çocuklarına karşı gösterdikleri duygudaşça tepkiler, biyolojik temele dayandırılmış neredeyse eşit bir dağılım içerisindedir.
Toplum olarak açık, önemser ve duygulu bir biçimde davrandıklarında, erkekleri değerlendirme tarzımızdan ötürü birçok baba, özellikle de halka açık çevrelerde oğulları için doğal olarak hissettikleri duygudaşlığı gösterme konusunda kendilerini engellenmiş hissedebilirler. Ancak yine de bilinmelidir ki, tam olarak erkek çocuklar birçok babanın sağladığı türden özel bir arkadaşlığı ve eğitimi nasıl özlüyorlarsa, babalar da oğullarını yetiştirme ve eğitme, duygusal hayatlarında yakından yer alma ve oğullarıyla kurdukları içten ilişkiler aracılığıyla belki kendi babalarıyla daha önceki ilişkilerinde mahrum kaldıkları sevecen duyarlılığı yakalama imkanının özlemini çekiyorlar. Güncel sosyal ve aile ortamları içerisinde her nasılsa çeşitli sebeplerden ötürü bu doğal ve karşılıklı özlemler, bazen yerine getirilmemiş veya ‘kısmen’ yerine getirilmiş olarak kalıyorlar.
“Yakın olan ve bakıp büyüten” babaların genç erkek çocukları, daha olumlu davranışlara sahiptirler. Babaları tarafından bakılan erkek öğrenciler, duygudaşlık için daha büyük kavrayış göstermişlerdir. Okul öncesi erkek çocuklar ve babaları üzerine yapılan bir çalışmada, çocuklarının bakımıyla yakından ilgilenen babaların, özsaygısı daha yüksek ve depresyona girme oranı daha düşük oğullara sahip oldukları görülmüştür.
Babaların, özellikle erkek çocukların hissî hayatları üzerindeki derin ve kalıcı etkisi, aynı zamanda uzun dönem çeşitli çalışmalarla ispatlanmıştır. Mesela bir çalışmanın sonuçlarına göre, yirmi üç yaşındaki genç erkekler arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde uzlaşma konusunda en iyi olanların, beş yaşına kadar bakımları babaları tarafından en çok paylaşılanlar olduğu bilinmektedir. Otuz yaşında duygudaşlık için kavrayışları belirlendiğinde ve kırk yaşlarında sosyal ilişkilerinin sağlığı ve yakınlık için kavrayışları değerlendirildiğinde; “iyi babalık edilmiş” bu gruptaki erkek çocuklar aynı zamanda yetişkinlik hallerinde de babalarının küçük yaştan itibaren bakımının pozitif etkisini göstermektedirler.
Benzer bir çalışmada, oğullarının yaşamının ilk on yılı boyunca “sosyal ve hissî gelişimini” destekleyen babalara sahip erkek çocukların, lise ve üniversitede ön plana çıktıklarını ve babaları bu yetiştirme sürecini gençlik dönemlerinde de devam ettirdiğinde, aynı zamanda oğullarının kariyer başarısının olumlu olarak etkilendiğini göstermiştir.
Babalar oğullarının bakılıp büyütülmesiyle erken yaşlardan itibaren ilgilendiklerinde ve ergenlik ile yetişkinlik dönemi boyunca bunu sürdürdüklerinde yalnızca oğulları hissî ve zihnî olarak daha iyi olmakla kalmıyor kendileri de baba olarak daha fazla özsaygı hissediyor ve prim olarak evlilikte daha büyük bir mutluluğu ve daha büyük bir kişisel ve profesyonel başarıyı elde ediyorlar.
1. Anlatmaktansa Gösterin
İyi iletişim kuran bir baba olmanın önemli bir kısmı, çocuklara sadece anlatmaktan daha çok göstererek dersler vermektir. Özellikle erkek çocuklar söz konusu olduğunda, “ne söylüyorsam” yerine “ne yapıyorsamı” izlemesi için erkek çocuğu cesaretlendirmek önemlidir. İşlerin nasıl yapılacağını örnekleyerek, ilginizi ve oğullarınızın etkinlikleri ve girişimlerindeki beceriyi göstermek için büyüklük taslar gibi görünmekten sakınabilir ve bunun yerine oğlunuzla yakın, karşılıklı güven dolu bir ilişkiyi kazanmaya başlayabilirsiniz.
Örneklersek eğer oğlunuza, kızlara ve kadınlara saygı duymanın önemini aşılamayı umuyorsanız ona “Annenle bu biçimde konuşma!” veya “insan kız kardeşine böyle mi davranır?” gibi şeyler söylemek, muhtemelen onun sizi, eşiniz veya kızınızdan birine sinirlendiğiniz veya düş kırıklığına uğradığınız zaman kendileriyle nazik ve düşünceli bir biçimde konuşarak, nasıl saygı duyduğunuzu gözlemlemesinden daha az etkili olacaktır. Aynı biçimde, oğlunuza “Televizyon seyretmeyi bırak ve ev ödevlerini yapmaya başla!” demeniz, büyük bir ihtimalle sizin de televizyon seyretmekten vazgeçerek yanında bir kitap okumanız veya okul ödevlerini yaparken ona eşlik etmenizden daha az etkili olacaktır. Yalnızca anlatmaktansa ‘göstermek’, oğlunuzun bir biçimde sözlerinizi zorba veya ikiyüzlü olarak algılaması riskini ortadan kaldırmakla kalmayacak, sizi, aynı zamanda erkek çocuğun en çok sevdiği ve saygı duyduğu yetişkinlerden birini, onun öğrenmesini istediğiniz davranışları biçimlendirirken görme imkânı verecektir.
2. Çocuğun Okul Başarısızlığı ve Ebeveyn Tutumu
Çocuklarının okuldaki başarısızlığından endişe duyan anne-babaların, çocuğu azarlamak veya cezalandırmak ya da yitirilmiş bir dava gibi görerek gözden çıkarmak yerine, onun problemlerinin altında yatan sebepleri araştırmaları yerinde olacaktır.
Okulda başarısız olan bir çocuk, belki de evde anne-babasıyla yaşadığı bir sürtüşmenin etkisi altındadır. Eğer durum böyleyse, başarısızlığın adresi öncelikle anne-babadır.
Çocuğunuz, kendisini akranlarının sosyal ortamından dışlanmış mı hissediyor? Evdeki aşırı ebeveyn tahakkümüne tepki olarak mı okulda kendisini olumsuz gösteriyor? Ölüm ya da taşınma sebebiyle yakın bir arkadaşının ya da akrabanın kaybının acısını mı yaşamaktadır? Çocuğunuzun yaşamında kendini bezgin hissetmesine yol açan bir şey mi var?
Çocuklarının okul başarısızlığından endişe duyan anne-babalar, gizli problemleri ortaya çıkarmak için kendilerine yukarıdaki soruları sormalıdırlar.
3. Çocuğunuzun Gerçek Kapasitesini Gözetin
Bir anne ya da babanın çocuğuna yapabileceği en kötü şeylerden birisi, ondan yapabileceğinin fazlasını talep etmektir. Çocukların hepsinin bilimci, doktor ya da hukukçu olması gerekmez. Aşırı taleplerde bulunan anne ve babalar çocuklarında sadece; ister açık bir isyan (söz dinlememe), ister gizli bir sabotaj (ödevlerini yapmadığı halde bitirdiğini söyleme), isterse aşırı itaat şeklinde olsun, bir tür direnişe yol açarlar. Bu sonuncusu, gerçekten ciddi uyum problemlerin habercisidir. Çünkü aşırı itaat kimi zaman, hissî açıdan anne-babadan bağımsızlaşmada yeteneksizliği besler.
Ergenler zorluk yaşadığında, anne-babaların otomatik olarak standartlarını düşürmemeleri gerekir. Ama çocuğun yakından izlenmesine dayalı bir dizi gerçekçi beklenti, buna ek olarak okul yetkilileriyle görüşme ve mümkünse testler yapılması çoğu kez daha iyi bir perspektif oluşturur.
Çocukların hepsi üniversiteye gidecek entelektüel donanıma sahip olamaz. Eğer çocuğunuz tarih, yabancı dil, fen veya matematikte zorlanıyorsa, başka alanlarda yeteneklidir. Çocuğunuzun sanata, müziğe, belki alet kullanmaya yönelik el becerisine sahiptir. Belki de çocuğunuzun yeteneği tamamen atletizm alanında yoğunlaşmıştır. Çocuğunuzu, zayıf olduğu alanlarda mümkün olduğu kadar desteklerken, kuvvetli olduğu yönlerini ise teşvik edin. Öğrenmeniz gereken en önemli şey şudur: “Ergenlik yaşındaki çocuğunuz içinde duyduğu başarı ihtiyacını tatmin edecek bir aktivite ile motive edilmelidir.”
4. Aşırı Mükemmeliyetçilik Duygusu
Birçok aile, çocuklarından daha çok çalışmasını, derslerinde dikkatli olmasını, düzgün, tam ödevler vermesini, sınavlardan tam not almasını ister.
Fakat bir çocuğun ilgisi, okulda iyi olmaktan çıkarak her şeyi mükemmel yapmaya yönelik bir takıntıya dönüşürse, artık bu davranış sadece çekilmez bir hale gelmekle kalmaz, insanı öfkelendiren, hatta kimi durumlarda çocuğunuza zararlı olabilecek bir hale dönüşür.
Mükemmeliyetçiliği ve nasıl başladığını anlamak, çocuğunuzun okul için harcadığı çabaları uygun bir bakış açısıyla değerlendirmeye yardımcı olacaktır.
Olumlu yönüyle mükemmeliyetçilik, onay gören davranışlardandır. Mükemmeliyetçi eğilimleri olan kişiler, bir iş mükemmel yapılmışsa çok aşırı bir çaba harcasalar da gerçekten zevk alırlar.
Diğer yandan, kendilerini kontrol edemeyen mükemmeliyetçiler, sağlıksız bir aşırılığa varacak kadar mükemmellik ararlar. Gerçekçi olmayan amaçlara ulaşmak için didinip durur ve kendi değerlerini, belirledikleri standartlara ne kadar mükemmel ulaştıklarına göre ölçerler.
Mükemmeliyetçi çocuklar, çoğunlukla okul ödevlerinde istedikleri düzeyi tutturamadıkları için sıkıntıya girerler. Bir şekilde asık suratlı olur ve doğal davranamazlar ve bazen de büyük bir iç yükleri varmış gibi görünürler. Aşırı titiz bir şekilde düzenli olma eğilimleri, her şeyin hep aynı yolla gerçekleşmesini istemeleri ve her şeyden kuşku duymaları, yaşamın kendisini bir sıkıntıya ve yüke dönüştürür.
5. Aşırı Mükemmeliyetçi Çocuklar
Bir çocuğun mükemmeliyetçi olmasına katkıda bulunan etkenler çok geniş olsa da ortak özelliklerinin çoğunu bilmekteyiz. Mükemmeliyetçi davranan çocuklar çoğunlukla:
- Çok zekidirler.
- Düşünceleri katı ve siyah beyazdır. Örneğin, ödevlerinde ancak 100 notunu kabul edebilirler; bir tek 90 bile hatadır.
- Sürekli kendilerini eleştirir ve kendilerine çok yüksek, bazen ulaşılamayacak standartlar koyarlar.
- Sürekli ve ısrarlı olarak kendilerine karşı tatminsizdirler. Sonuçta aşılamayacak bir sıkıntı içine girerler. Bu sıkıntı, birçok şekilde kendini gösterebilir. Kimi ergenlerde yeme bozukluğu, depresyon, çalışmama, işleri erteleme, performans kaygısı ya da ülseratif kolitler gibi bazı fizikî belirtiler olabilir.
- Büyük bir ihtimalle başaramayacakları yüksek amaçlar belirleyerek kendilerini kaybetme konumunda bırakırlar.
- Sürekli mükemmele ulaşma ihtiyacı ve bunu başaramamaları sebebiyle bir engellenmişlik duygusu yaşarlar.
- Başarıya ulaşsalar bile bunu tam olarak takdir etmezler. Çoğu işe, sanki bütün benlik değerleri o işe bağlıymış gibi yaklaşırlar.
- Ya çok aşırı çalışırlar ya da tersini yapar, hiç çaba harcamaz veya ertelerler. Çünkü mükemmel olmamasından korkarlar.
- Sevdikleri şeyler istedikleri gibiyse mutlu gibidirler. Hayatlarının istedikleri gibi olması için fazlasıyla zaman harcayabilirler.
- Aşırı durumlarda mükemmeliyetçi çocuklar yaşıtlarına göre daha ciddi olur ve okul ödevlerini, hobilerini fazla ciddiye alırlar. Hatta bu konularda takıntılı olurlar; düzenler, yeniden düzenler, hobi veya çalışmalarını daha iyi yapmaya çalışır; ama hiçbir zaman sonuçtan memnun olmazlar.
Bu özelliklerini siz, öğretmenden daha açık olarak görebilirsiniz. Çünkü çocuğunuz “eksiklikleri”nden daha çok evde şikâyet edecektir. Mükemmeliyetçi eğilimlerin dünyaya bakışını etkisi altına almış bir çocuk, çoğunlukla sıkıntılı ve kaygılı bir hayat sürer.
Çocuklar virüse yakalandıkları gibi mükemmeliyetçiliğe yakalanmaz. Kendilerini etkileyen birçok konu gibi, mükemmeliyetçiliği de çevrelerinden öğrenirler. Kuşkusuz, toplum, çocuklarımıza gerçekçi olmayan rol modelleri önererek onları bu konuda tamamen hayalci yapıyor. Fakat çocuklar üzerindeki en güçlü etkiyi onlara en yakın insanlar yapar.
Sonuçta, çocuğunuza yardım etmek için yapacağınız ilk şey, kendi beklentilerinizi, onu yetiştirme tarzınızı ve kendi hayatınızda işlerinizi nasıl hallettiğinizi gözden geçirmektir.
6. Mükemmeliyetçi Ebeveynler
Kendinizi aşırı talepkar ya da mükemmeliyetçi biri olarak mı görüyorsunuz? Mükemmel olmayan işleri eleştirir misiniz? Eğer kendinizi mükemmeliyetçi olarak tarif ediyorsanız, çocuğunuza nasıl yardım edebileceğiniz konusunda araştırma yapabilir ya da eğitim uzmanlarına başvurabilir, çocuğunuza yardım edebilmek için nasıl daha esnek olabileceğinize dair fikir edinebilirsiniz. Araştırmalar, mükemmeliyetçi eğilimlere sahip birçok çocuğun anne babasında benzer yetiştirme tarzlarının olduğunu göstermiştir. Bu özellikler;
- Mükemmel olmayan davranış veya sonuçlar sebebiyle çocuğu hoş görmeme,
- Çocuğunuzun davranışını tutarsız bir şekilde onaylama ya da onaylamama,
- Çocuğunuzun, sevgi ve onayı ancak mükemmel davranışlarla elde edebileceğini düşünmeye başlaması,
- Anne-baba çocuk ilişkisinde rahatlığın olmaması gibi unsurlardır.
Ebeveynler olarak bu gerçeklerden bir kısmı ile dahi yüzleşmek kolay olmayabilir. Fakat bunu yapabilirseniz, çocuğunuzun daha az acı çektiği bir hayatı olmasına yardım edebilirsiniz. Yapacağınız en iyi şey, rekabete girmeyeceği etkinliklerde bulunmasını sağlamaktır. Bunun içinse, çocuğunuzdan, aşırı yüksek beklentiler taşımayan, onun daha kolay ulaşabileceği ve “Çok başarılı ol! En iyisini yap vb.” gibi kapalı ifadelerle değil ama açık olarak belirtilmiş bir okul başarısı bekleyin.
7. Okulun Genç Ergenlerin Başarılarında Etkileri
Biz, bütün çocuklarda ve eğitim faaliyetlerinin büyük kısmında evrensellik bulunduğu düşüncesi ile, bazı çalışmalara mukayeseye imkân tanıması açısından yer vermek istiyoruz.
Öğretmenler ve erkek öğrenciler arasında, müsamahalı iletişimin kesilmesi, erkek çocuklar ergenlik dönemine yaklaştıkça daha yoğunlaşıyor. İlköğretimde çoğu öğretmen, erkek öğrencileri oldukları gibi, yani zayıflıkları ve savunmasızlıkları olan küçük erkek çocuklar olarak görme durumunu, nispeten daha kolay buluyorlar. Fakat erkek çocuk, bir erkeğin fizikî özelliklerini aldığında, bıyıkları çıkmaya ve öğretmenin tepesinden bakmaya başladığında, bu olgun erkek bedeni içinde halen küçük bir erkek çocuğun olduğunu anımsamak, bir öğretmen için oldukça zor olabiliyor. Öğretmen, ‘delikanlılık raconu’ veya ‘maske’ konusunda bilgilendirilmemiş olabilir; erkek çocukların güçlü sert ve saldırgan davranma ihtiyacı hissetmesine sebep olan toplumsal baskıları tam olarak anlamayabilir. Sonuçta, öğretmen, delikanlının gerçek savunmasızlıklarını göremeyebilir. Hatta delikanlı bu yüzden kendisini sindirilmiş veya bazı olaylarda öğretmen tarafından fizikî olarak tehdit edilmiş hissedebilir.
8. Erkek Çocukların Okulu Konusunda Ebeveyn Nasıl Yardımcı Olabilir?
Bu konu ile ilgili olarak, aşağıdaki bazı yönergelerin izlenmesinin faydalı olabileceğini düşünmekteyiz. Erkek çocukların okulu konusunda yardımcı olabilmek için:
- İlgili olun, ilgili kalın.Belirli okul sistemi içinde erkek çocukların gelişimine dikkat edin ve izleyin. Erkek çocuklar nasıllar? Öğretmenler ve yöneticiler toplumumuz içinde erkek çocukların karşılaştıkları ikilemler açısından düzgün bir anlayışa sahipler mi ve bu ikilemlerin erkek çocukları öğrenme ortamları içinde nasıl etkilediğini anlıyorlar mı? Toplantılar düzenleyin, seminerlere sponsorluk yapın, okul sonrası programlara katılın ve okulun kendisini düzenli olarak değerlendirerek, bu çabalarınızın erkek çocuklar için işe yarayan yaklaşımlar geliştirme açısından pozitif neticeler verdiğinden emin olun.
- Okulların, erkek çocuğunuzun eşsiz öğrenme tarzını ve hızını tanımasını isteyin. Mesela A dersinden ekstra yardıma ihtiyaç duyuyorsa, bunu aldığından emin olun. Eğer yazmayı, bir kitaptan paragraflar kopya etmektense, interaktif bir bilgisayar programı kullanarak en iyi şekilde öğreniyorsa, okulda bilgisayar ile yeterli zamanının olması için kulis etkinlikleri yapın. Herhangi bir etkinliğe belirli bir zaman diliminden daha fazla dayanmakta zorlanıyorsa, üzerinde çalışması için başka bir eğitsel kolun verildiğinden emin olun.
- Karne ve diğer benzer değerlendirmelere dayanarak çocuğunuzun okulda hissî olarak nasıl olduğunu anlamaya çalışın. Evde onun için güvenli alanlar ve boş zaman meydana getirme konusunda elinizden gelenin en iyisini yapın ve okulunun da aynı şeyi yapmasını savunun. İdeal olarak, her bir delikanlı, savunmasız duygularını saldırı veya alaya maruz kalmadan ifade edebileceği alanları okulunda da rahatlıkla bulabilmelidir.
Dolayısıyla, oğlunuz okuldan sonra eve geldiğinde olabildiğince sıklıkta, ona okulda, neyi sevdiğini ve neyi sevmediğini sorun. En iyi arkadaşlarının kimler olduğunu araştırın. Hangi öğretmenleri tercih ettiğini sorun. Eğer hemen açılmazsa, ona kendi okul deneyimlerinizi anlatın. Çalışmayı unuttuğunuz sınavdan bahsedin. Diğer çocuklardan bazılarının sizi nasıl deli ettiğini anlatın. Katlanamadığınız beşinci sınıf öğretmeninizin öyküsünü anlatın. Siz incinebilirliğinizi gösterdiğinizde, erkek çocuğunuz kendisininkini göstermekten huzursuz olmayabilir. Okul hakkında gerçekten neler hissettiğini ortaya çıkararak, okul başarısı konusunda olumlu duygular taşıyıp taşımadığının da farkına varabilirsiniz.
Sonuç
Gençliğin problemlerine mücerret alaka duyma yani emeksiz ve aksiyonsuz düşünce ve ıstırap bir fazilet gibi görülse dahi katiyyen çare olamayacaktır. Bu çok nazik konu “aile, okul ve çevre” sacayakları ile beraber ele alınması gerekirken dünden bugüne sadece şikâyetlerle, tessüf ve telehhüflerle geçiştirilmiştir. Şayet bu üçlü beraber çalışamıyorsa, yan yana değillerse gençlik adına fayda kısır kalacaktır.
Güç gibi görünse dahi, gençlikle ilgili rehabilitasyon çalışmalarının toplumun hemen her kesimince bir görev telakki edilmesi, en başta ailenin de toplumun temel birimi olması hasebi ile tutum ve davranışları, terbiyesi, eğitimi ve inceliği ile güzel bir örnek sunması, çocukları ve gençleri güzel ahlâk ve fazilete götüren duyguları onlarda geliştirmesi gereği önem arz etmektedir.
Faydalanılan Kaynaklar:
M. Martin – C.W. Greenwood, Çocuğunuzun Okulla İlgili Sorunlarını Çözebilirsiniz, Sistem Yay., İst.-2000.
W. Pollack, Harbi Delikanlılar, Dharma Yay., İst.-2002.
© Her hakkı mahfuzdur. İşbu web sitesi ve içeriğine ilişkin tüm fikrî haklar ile her türlü telif hakları www.dinveilim.com sitesine ait olup, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tâbidir. www.dinveilim.com internet sayfalarındaki yazıların, bütün olarak elektronik ya da matbu bir ortamda yayımlanması yasaktır. Ancak www.dinveilim.com sitesinde yer aldığının belirtilmesi ve doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazılardan kısa bölümler iktibas edilebilir.