Musa Kâzım GÜLÇÜR
5 Nisan/2019
İçindekiler
a. Aydınlık ve Belli Hedefler Edinin 8
5. Başarının Yüksek Noktalarına Ulaşabilme 9
Giriş

Bu yazımızda “başarı” için faydalı olacağını düşündüğümüz bazı hususları işaretlemeye çalışacağız. Ancak şurası unutulmamalıdır ki, sebeplere tamamıyla riayetten sonra gelecek bir “başarı”nın tamamen Allah’tan olduğunun bilinmesi, başarının nefis ve donanımlarına verilmemesi itikadi bir gerekliliktir. Zira Hud Suresi’nin 88. ayet-i kerimesinde beyan edildiği üzere “başarımız/muvaffakiyetimiz” bütünüyle Cenab-ı Hak’tandır. Muvaffakiyetin Allâh’tan oluşu; “Karı koca arasında bir ayrılıktan korkarsanız, o zaman, kocanın ailesinden bir hakem, kadının ailesinden de bir hakem gönderiniz. Eğer aralarını düzeltmek isterlerse Allah da onların arasında başarı sağlar. Muhakkak Allah, bilendir, haberdar olandır” (Nisa, 4/35) âyet-i kerimesinde de açık bir şekilde belirtilmiştir.
Başarı duygusu gelişmiş ve mesela “başarılı olmak en önemli hedeflerim arasındadır” diyor musunuz? Ya da “kendime daima başarılı insanları modellerim, başarılı olmak kadar onu devam ettirme konusunda da gayretliyim” şeklinde düşünüyor musunuz? Veya bazıları gibi “nasıl olsa bu iş olmaz” fikri zaman zaman sizin de düşüncelerinizi sisli ve bulanık hale getiriyor mu? Yoksa “her başarısızlığın ardından mutlaka başarıya giden bir yol vardır” deyip çalışmaya devam ediyor, başarısızlıklar olmadan başarının meydana gelmeyeceğine inanıyor, aşırı mükemmeliyetçiliğin başarı önünde önemli bir engel olduğunu mu düşünüyorsunuz?
1. Başarı Basamakları
Aşağıda, başarı ile ilgili önemli olduğunu düşündüğümüz ve uygulanmasının da fayda vereceğini düşündüğümüz bazı noktaları nazar-ı dikkatlerinize arz etmek istiyoruz:
Hayallerinizle bağlantı kurunuz. Yapabileceğinizi umduğunuz bir-iki hayal kurun.
Hayalinizi gerçekleştirmeye karar veriniz. Bu, ilk etapta basit gibi görünebilir. Ama pek çok insan, hayalini bütünüyle gerçekleştirmeye karar vermemektedir. Sadece hayal etmiş ya da düşünmüştürler o kadar. Neticede de hayal edilen şey, gerçekleşmemiş olur.
Başkalarına, düşlediğiniz hayalinizi gerçekleştirmek isteğinizden bahsediniz.
Adım adım plan geliştiriniz. Oturup, planınıza dair birkaç madde yazınız.
Bir vakit cetveli hazırlayınız. Hayalinizin ne zaman gerçekleşeceğini belirlemeye çalışınız.
Neyi ne zaman yapacağınıza dair hareket basamaklarını ortaya koymaya çalışınız.
İhtiyaç duyacağınız kaynakların listesini hazırlayınız. Yardım ya da tavsiye için kimlere ihtiyaç duyacağınızı belirleyiniz.
Zaman zaman yapacağınız kontrollerle ilerleyip ilerlemediğinize bakınız.
Şükür ve hamd hisleri ile dolu olunuz. Hak rızası istikametinde himmetinizi yüksek tutup O’nun izni ve inayeti ile büyük düşününüz.
Hayattan beklentilerinizi alt alta sıraladıktan sonra yapacağınız;
İlk şey, listenizdeki hangi maddenin önceliğe sahip olduğunu belirlemektir. Belki bir zamanlar, hepsi üzerinde çalışmayı istemiş olabilirsiniz. Ama şimdi, sadece tek bir şey üzerine odaklanın.
İkinci olarak, listenizdeki ilk iki konuya bakın. Sizin için hangisi daha önemli? Belirlediğiniz önemli maddeyi zihninizde “Geçerli Seçim” şeklinde etiketleyin.
Üçüncü olarak, listenizdeki diğer maddeye geçin ve sizin “Geçerli Seçim”inizle karşılaştırın. Hangisi sizin için daha önemli? Tercih ettiğiniz madde yeniden “Geçerli Seçim”iniz olur.
Dördüncü olarak, başka bir maddeye geçin ve bu maddeyi de “Geçerli Seçim”inizle karşılaştırın. Hangisi sizin için daha önemli? Tercih ettiğiniz madde sizin “Geçerli Seçim”iniz olur. Bu süreci, listenizdeki her bir madde için ve “Geçerli Seçim”inizle karşılaştırarak tekrar edin. Yeni bir maddeyi “Geçerli Seçim” yaparsanız “Geçerli Seçim”iniz o olur. Listenizin sonuna geldiğinizde “Geçerli Seçim”iniz tek ve en önemli seçiminiz olarak kalır ve ilk tercih haline gelir. Buna “zeytinyağı metodu” da diyebiliriz. Çünkü her defasında bizlerin en önemsediğimiz tercihin üste çıkmasını sağlar.
İzah etmeye çalıştığımız bu hususu biraz daha somut hale getirmek istersek, şu şekilde bir örnek düşünebiliriz:
“Allâh’ın (cc) size sunmuş olduğu maddi-manevi imkanlar itibariyle beklentileriniz nelerdir? Ne istiyorsunuz?”
Ailenize daha fazla vakit ayırmak mı?
Daha sağlıklı olmak mı?
Daha stressiz bir hayat mı?
Kalp-iç huzuru mu?
Bunlardan birini veya hepsini ya da burada belirtmediğimiz daha başka şeyleri istiyor olabilirsiniz. Öyleyse çalışmaya başlamanın zamanıdır. Çünkü:
Çalışmaya başlamak tutumunuzu değiştirecektir.
Hareket, duygularınızı değiştirecektir.
Gayret ve çabalarınız, bazı yanlış ön yargılarınızı silecektir.
Özlü bir şekilde söylemek istersek hareket ısıyı, ısı kuvveti, kuvvet ise çekimi meydana getirecektir. Belki, başlangıçta hiçbir şeyiniz olmayacak. Şayet yanlış yolda iseniz, az bir zaman sonra bunun farkına varacak ve doğru yola girmek için yeniden harekete geçeceksiniz.
Şurası hatırda tutulmalıdır ki, bazen en güzel imkanlarla karşı karşıya kalmış bile olsanız, mutlaka başarılı olacağınız anlamına gelmez. Niçin bazı insanlar başarılı olurken diğerleri başarısızdır? Çünkü, pek çok insan içinden gelen negatif seslerin etkisinde kalmakta, yani başarabileceğine inanmamaktadır. Dolayısıyla başarısızlık, zamanla kadere itirazlara ya da kaderi sorumlu tutmaya dönüşmekte ve “ne yapayım, benim kaderimde başarılı olmak yokmuş” gibi düşüncelerle bilinçli, iradeli, aklî, kalbî ve ruhî bütün eforların ve mücadelelerin önü kesilmiş olmaktadır.
Öyleyse, belki de ilk yapılması gereken şeylerden birisi Allâh’ın izni ve inayeti ile başarılı olacağına dair bir inanç geliştirmek olmalıdır.
2. Ön Kabullerin Etkisi
Al-i İmran Suresi 139. ayet-i kerimesi, Allah’tan korkma, Allah’a ve Resulüne itaat, gizli ve açık infak, yardımlaşma, öfkeyi yenip insanları affetme, iyiliği yayma, tevbe ve istiğfar gibi tevcihlerden sonra: “Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız mutlaka en üstün sizsiniz”[1] fezlekesi ile sona eriyor.
Bu ayet-i kerime ışığında geniş bir şekilde düşündüğümüzde, bizi biçimlendiren hususların, hayatımızdaki olaylar değil, o olayların “ne anlama geldiğini kabul ettiğimiz düşüncesi” olduğu rahatlıkla görülebilmektedir.
Dolayısı ile, “ön kabul” dediğimiz “yanlış kabul ve genellemelerin” “inanma” olgusu ile doğrudan irtibatlı olduğunu unutmamak gerekir. Ön kabullerin getirdiği zorluk birkaç yönlüdür:
Ön kabullerde genelde, neyi kabul edeceğimize bilinçli bir şekilde karar vermiş olmayız.
Bazen bu ön kabullerimiz, geçmiş tecrübelerin yanlış yorumuna dayalıdır.
Ön kabulü bir kere benimseyince de onun yalnızca bir ‘yorum’ ya da ‘öyle anlama’ olduğunu unutuveririz.
Ön kabullerde, üretici ve yıkıcı güç olduğunu unutmamak gerekir. Bilindiği gibi, tamamen bu alanla ilgili olarak Psiko-nöro-immunoloji adında bir ilim dalı gelişmiştir. Bu ilim dalı basit bir tanımla, ‘zihin ve vücut ilişkilerini araştırmaktadır’ denilebilir. Mesela, tedavi amacıyla almış olduğumuz ilaçlar ve bizlerin o ilacın iyileştirici etkisine inanmamız hususunun (zihnî kabul), vücudumuzda tedavi adına artı etkiler meydana getirdiği son zamanlarda yapılan testlerle ortaya çıkarılmıştır. Buna plasebo etkisi de denmektedir. Yapılan araştırmalara göre farkı meydana getiren, hastanın aldığı ilacın tedavi edeceğine olan inancıdır. Öyleyse ‘inanç’ kısaca; “bir şey konusunda emin olma” durumu, inançsızlık da “emin olmama durumudur” şeklinde tarif edilebilir. Bu mekanizmanın, gündelik hayatımızdaki etkisi sandığımızdan çok daha büyüktür. Mesela bazı fikirler, zamanla bir kabul halini alır ve insanın kendine olan inancını zedeleyebilir. “Ben becerikli değilim…”, “ben başarısızım…” vb. gibi.
Fikir ve düşünceleri, bir masanın üst kısmı gibi düşünürsek, fikir ve düşüncelere inanma yani fikrimizi, düşüncemizi destekleyen ‘referanslar, bilgiler’ de o masanın ayakları gibidir. Referans ve bilgi kaynakları ise kişisel tecrübeler, başkalarından edindiğimiz enformasyon, bilgi, kitaplar, filmler vb.dir. Bu durumu şu şekilde örneklendirebiliriz: 1954 Yılına kadar 1600 metrenin 4 dakikanın altında koşulamayacağına inanılıyordu. O yıl bir koşucu tarafından bu rekorun kırılmasının ardından bir yıl geçmeden 37 koşucu daha aynı şeyi yapmayı başarmıştır. Ertesi sene ise tam 300 koşucu aynı şeyi başarabilmiştir. Çünkü daha kısa sürede koşulabileceğini görmüş, öğrenmiş ve hayatlarına da uygulamışlardır.
Bizler genelde, bilgi referanslarımız nereden gelirse gelsin, onları “kesin gerçekler olarak” kabul eder ve bir daha sorgulamayız. İşte, eğer güçlü inançların getirdiği o sarsılmaz “emin olma” duygusunu geliştirebilirseniz, kendinize olumlu faaliyetleri yaptırabilir, hatta başkalarının imkânsız dediği şeyleri bile -henüz o işin nasıl başarılacağı konusunda en küçük bir ayrıntı bile ortada yokken- Allâh’ın izni ve inayeti ile gerçekleştirebilirsiniz.
Bazı insanlar, hayatlarını anlamlandırma konusunda gayret göstermeyi pek düşünmez, daha baştan insanoğlunun çaresiz, değersiz bir varlık olduğunu, neyi denerlerse denesinler, nasılsa başarısız olacaklarını kabule meylederler. Eğer hayatımızda başarılara ulaşmak istiyorsak bu tür menfi duygulara asla yüz vermememiz gerekir. Psikolojide bunun adı “öğrenilmiş çaresizliktir.” Yeterli hissi yoğunluk ve tekrarlarla, henüz meydana çıkmamış olsa bile sinir sistemimiz bir konuyu ya da hususu gerçek olarak algılamaya başlayabilir. Yanlış fikir ve düşüncelerden kurtulmanın en etkili yolu ise zihninizi harekete geçirip işe yaramayan, sizi durduran o fikirleri silmenizdir.
3. Ne İstediğini Bilme
Hayattan umduklarını bulamayan insanlar genelde hayattan ne istediğini bilemeyen insanlardır. Belki hemen her defasında canları sıkkın bir vaziyette güzel bir hayatı düşlemeye çalışır, ama bu “güzel hayatın” nasıl gerçekleştirilebileceği konusunda açık bir fikre sahip olamazlar. İnsanoğlunun belki de en ilgi çekici yanlarından birisi, bir kabiliyeti varsa o kabiliyetini mutlaka kullanabileceği bir alanı bulup ortaya çıkarmasıdır. Bu açıdan bir şeyi gerçekten isteyip istemediğimize karar verdikten sonra gerisi çorap söküğü gibi gelmektedir. Her sabah anlamlı bir sebepten dolayı yatağınızdan kalkarsınız. Çünkü siz hayatınızı faydalı gördüğünüz faaliyetlerle doldurmaktasınızdır. Kabiliyetleriniz, zamanınız ve imkanlarınızı amaçlarınız doğrultusunda en güzel biçimde kullanmaya çalışırsınız. Şayet böyle bir amaç taşımazsanız, hayallerinizi gerçekleştirecek muhteşem gücünüz âtıl kalacak, sürücüsü olmayan bir vasıtaya benzeyecektir.
Ne istediğinizi iyi bir şekilde anlamanın ve ortaya çıkarmanın bazı temel basamakları şu şekilde düşünülebilir:
1. Önce, arzu ettiğiniz ve elde etmeyi çok istediğiniz hususla alakalı temel inancınızı geliştirin.
2. Yeni ve güçlü bilgi referanslarıyla inancınızı güçlendirin. Mesela, çok çalışmaya yönelme konusunda bir inanç ve davranış geliştirmek istiyorsanız, çok çalışan insanlarla konuşun ve onların tavsiyelerini almaya istekli olun.
3. Bundan sonra mekanizmayı harekete geçiren bir olay bulun. Yine çok çalışma isteği ile ilgili olarak söylersek o konuda makaleler okuyun, filmler izleyin.
4. Daha sonra ise eyleme geçin, bırakmak istediğiniz ya da yapmak istediğiniz şeyi yapın.
5. Son olarak, güçsüzleştirici fikirlerinizi yok edebilmek için onların referans ayaklarını yok edin. Mesela, “işler hiç düzelmeyecek” ya da “asla başarıya ulaşamam” gibi sınırlayıcı inançlarınızı ya silmeye çalışın ya da onların karşıt fikirlerini bulun. “Başarıya ulaşmak için kullanmadığım, önemsiz gördüğüm kaynakları kullanabilirim” ya da “ben işlerin düzelmeyeceğine inanmıyorum, şu anda durum pek parlak görünmüyor olsa bile bunun ebediyen sürmeyeceğini de biliyorum” gibi bir inanç geliştirin.
İsteklerin, yapma ve yıkma potansiyeli oldukça büyüktür. Sizi güçlendirecek istekleri seçin. İçinizdeki en yüksek niteliklere doğru seslenen bir geleceğe ve kadere doğru Allâh’ın izni ve inâyeti ile yürüyün. Bunun için kendinize yüksek standartlar belirlemeniz gerektiğini de unutmayın.
Değişikliğin uzun dönemli ya da kalıcı olmasını istiyorsak, bir kez değişiklik meydana gelince, derhal takviye etmeli, ondan sonra da zihin sistemimizi şartlandırıp bir kere değil, sürekliliği ve kalıcılığı temin etmemiz gerekir. Şayet hızlı bir değişim istiyorsak, ilk edinmemiz gereken inanç, şimdi değişebileceğimiz inancıdır.
4. Uzun Dönemli Değişiklik
Allâh’ın izni ve inâyeti ile uzun dönemli bir değişiklik meydan getirmek istiyorsak, değişimle ilgili üç inanca sahip olunması gerekir:
Bir şeyin değişmek zorunda olduğuna inanmak.
Değişmesi gereken şeyi, bizim değiştirmek zorunda olduğumuza inanmak.
“Ben bunu değiştirebilirim” diye bir inanç geliştirmek.
Beyin, saniyede 30 milyon bilgi işleyebilmektedir. İnsanın sinir sisteminde normal olarak 28 milyar nöron vardır. Bu nöronların her biri bir bilgisayar gibi bağımsız çalışır ama birbirleri ile de irtibatları vardır. Şimdi bu koskoca güç emrimizde olduğuna göre niçin sürekli kendimizi mutlu duruma getirmiyor, depresyondan niçin bir silkinişte kurtulamıyor, çaresizliklerin çaresini bulamıyor ve her günkü hayatımızı mükemmel hale getiremiyoruz?
Yapabiliriz! Çünkü davranışlarımız sinir sistemlerimize fizikî bağlar olarak, nöral bağlar şeklinde kök salmış durumdadır. Nöron bilimciler, nöron bağlantılarının nasıl olduğunu incelemektedirler. Bu arada nöronların sürekli olarak elektro kimyasal mesajları, nöral yollarla yolladıklarını da keşfetmiş bulunmaktadırlar. Bu iş, kalabalık saatteki trafiğe pek benzemektedir. Bu nöral düzenleme, yağmur sonrası bir çam ormanının kokusunun hafızada yer etmesinden ve hatırlanmasından tutun da sevilen bir müziğin ritmine kadar her hatıra ya da fikir için beyinde bir otoyol açılması gibidir.
Beynimizin yapısına bir göz atarsak, az önce belirttiğimiz gibi, onu tam olmasa bile bir bilgisayarın işleyişine benzetebiliriz. Bilim, beynin, insan vücudu üzerinde oldukça fazla kontrol sahibi olduğunu göstermektedir. Sağlık, sıhhat, uzun ömür, gençlik, başarı, öğrenme, vb. hususlar beynin kontrolü açısından sadece aysbergin görünen kısmıdır. Başarı ve mutluluk basamakları, yapmayı kararlaştırdığımız hareketler neticesinde meydana gelir. Ama bu hareketler, dün-bugün şurada-burada yaptığımız hareketlerden daha ziyade, ısrarla ve kararlılıkla takip ettiğimiz konular neticesinde meydana gelen hareketlerdir. Dolayısıyla şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bizim davranışlarımızın çoğu bilinçli düşünce ve mantıklı sonuçların ürünü olmaktan daha ziyade alışkanlıkların ürünüdür. Bu durumda, şayet alışkanlıklar negatif ise, daha çok negatif davranışlar meydana gelmiş olacaktır.
Ancak, şunu bilmekte de fayda var. Bizler hiçbir zaman geçmiş alışkanlıklarımızın kölesi olmak zorunda değiliz. Davranışlarımızı kontrol altına alabilmenin, dolayısıyla kendi hayat çizgimize yön verebilmenin en güzel yolu, yapacağımız hareketlere yüksek bir şekilde motive olmamızdır. Başarı duygumuz, mutlaka başarısızlık duygumuzdan daha fazla olmalıdır. Bunun için yapılmasında fayda gördüğümüz bazı hususları şu şekilde sıralayabiliriz:
a. Aydınlık ve Belli Hedefler Edinin
Hayattaki hedefleriniz, hayatınıza anlam veren unsurlardır. Bu hedefleri aşma azminiz, sizin için en önemli harekete geçirici unsurdur. Bu da hayatınızı, söz konusu hedeflere ulaşma ve onu başarılarla örgülemeniz gerektiği anlamına gelir. Bunu için hedeflerinizi alt alta yazın ve günde en az iki defa okuyun.
Akli düşünce ve mantık bize neyi nasıl yapmamız gerektiğini hiç şüphesiz söyler. Fakat, bunu bize yaptıracak olan asıl güç duygunun bizzat kendisidir. Çünkü, insan davranışları genelde duygu denetimlidir. En temel iki duygu ise korku ve istektir. Kuvvetli bir istek duygusu sizi harekete itecektir. Diğer taraftan korku ise tam aksini netice verecektir. Kendi kendinize pozitif istekler edinme yönünde alışkanlık kazandırınız. Bu, size pozitif davranışlar kazandıracaktır. Şunu bilmelisiniz ki, hayatınızı daha anlamlı hale getirmekten hiç kimse değil, doğrudan siz sorumlusunuz. Şayet yardım eden birileri varsa bu iyidir. Ama esas sorumlu sizsiniz.
b. Çalışın
Sizi, müspet hedeflerinize her gün biraz daha yaklaştıracak olan, bir hareket ve aksiyon planına ihtiyacınız olduğunu unutmayınız. Hedefe ulaştıracak, rüyalarınızı gerçekleştirecek olan husus hareketin ve çalışmanın bizzat kendisidir. Her gün bir şey yapın. Alışkanlık, sadece tekrar eden bir hareketler manzumesidir. Siz de sadece yapmaya ve çalışmaya devam edin. Bir gün, artık düşünmeksizin üretici bir tarzda davrandığınızı, hareket ettiğinizi ve çalıştığınızı göreceksiniz. İşte o zaman bu durum sizde bir alışkanlık halini almış olacaktır.
5. Başarının Yüksek Noktalarına Ulaşabilme
Başarı, bir plan yapmaya ve o planda tutunmaya bağlıdır. Bu ilk anda basit gibi görünür ama kendinizi hedefinize adamanız ve sıkı çalışmanız gerekir. Burada önemli ve güzel olan şey, hiç olmazsa bir başlangıcın arkasından başarının neredeyse gözle görülür hale gelmesidir. Ayrıca, başarılı olmaya çalışmanın önemli yönlerinden birisi de atmış olduğumuz küçük adımların ya da elde etmiş olduğumuz küçük başarıların, daha büyük başarılar için zemin hazırlamasıdır. İşte, başarının yüksek noktalarına ulaşabilmeniz için gerekli gördüğümüz birkaç nokta:
Başarınız ya da başarısızlığınızın tek sorumlusunun siz olduğunu unutmayınız. Başarılı insanlar, kendi hareketlerinin bütün sorumluluğunu alabilen insanlardır.
Etrafınıza gülümser bir çehre sunun. Başarılı insanlar genelde neşeli, iyimser ve geleceğe odaklanmış insanlardır. Hiçbir sebep olmasa bile etrafınıza gülümsemeyi ihmal etmeyin. Pozitif düşünceler negatif olanları gidereceği için, gülümserken negatif düşüncelere sahip olamayacaksınız. Ayrıca tebessümün sadaka olduğunu da unutmayınız.
Kendinizi seviniz ve saygı duyunuz. Bizlerin acizliği ve fakirliği, bizi yokluktan yaratıp varlık âlemine erdiren Vâhid ve Ehad Allâh’a bakan yönümüz itibariyledir. Ancak Yüce Yaratıcının bizleri gönderdiği kesret yani dünya yönü itibariyle baktığımızda ise, bizlerin Allâh adına yeryüzünde iş yapmakla tavzif edilmiş birer yeryüzü çalışanları olduğumuz Kur’ân-ı Kerim’de net bir şekilde belirlenmiştir. Bu durumda, Allâh’ın bahşetmiş olduğu kabiliyetlerinizi, potansiyelinizi ve başarılarınızı Allâh’tan geldiklerinden dolayı önemseyin ve O’ndan yeni başarılar için güç ve ilham isteyin. Daha başarılı bir hayat için adımlar atmanızı sağlayan Allâh’a şükür ve hamd edin.
Kendinize inanın. Allâh’ın verdiği bir amaç için buradasınız. Rolünüzü en iyi şekilde ifa için görevinizin ne olduğunu bulun ve onu tamamlamak ve güzelleştirmek için gayret gösterin.
Başarılı ve ahlâklı insanları kendinize model alın. Ne yaptıklarını araştırın. Seçeneklerle karşı karşıya kaldığınızda, bu insanların seçimine benzer seçimler yapın.
Başarısız ve ahlâksız insanlardan uzak durun.
Başarı için arzulu ve istekli olun, yapabileceğinizin en iyisini ve en güzelini yapın.
Ne şekilde yaşamak istediğinize dair bir bakış açısı meydana getirmeye çalışın. Ama bunu yaparken de oldukça ayrıntılı ve net olmaya gayret edin. Hemen her gün kendinizi sizi Yaratan’ın arzu ettiği şekilde görmeye çalışın.
En büyük hayalinizi belirleyin ve bunu bir tarafa yazın. Bunu yaparken de şimdiki zamanda cümleler kullanın. Hedef ve hayallerinizi arkadaşlarınızla paylaşın.
Faydalı kitaplar okuyun, başarılı insanların hayat hikayelerini izleyin. Zihninizi olumlu düşüncelerle doldurun.
Her gün, sizi hedefinize biraz daha yaklaştıracak adımlar atın. Asla bırakmayın. Denemeyi bırakırsanız kaybetmiş olursunuz. Denemeye devam ettiğinizde ise başaracaksınız.
Hemen herkes başarısızlık, bulanıklık, düşük güven ve kararsızlıktan bir parça korkar. Başarılı insanlar ise, olumlu tutumları, iyi planlama yapmaları, Allâh’ın kendilerine vadettiği geleceğe odaklanmaları, geçmişten ders alıp yeniden hedeflerine yönelmeleri ile bu geçici ve olumsuz durumlardan ustalıkla sıyrılmasını bilirler.
Sonuç
Başarı konusunda zaman zaman yanlış fikirler kişinin hareket kabiliyetini kısıtlayabilmekte, davranışlarına da negatif etki yapabilmektedir. Halbuki hemen herkesin Allâh’tan istemesi, sonucunu O’ndan bilmesi ve O’nun izni ve inayeti ile meydana geldiğine inanması kaydıyla başarılı olabileceklerini bilmeleri önemlidir. Çünkü başarı, öncelikle Allâh’a kalbî, ruhî ve aklî bir yöneliş, daha sonra da neticenin Allâh’tan husûlü için gerekenlerin yapılması faaliyetidir.
Başarılı insanlar da herkes gibi hata yapabilirler. Burada dikkate değer olan hatanın bilinçli olarak tekrar edilmemesidir. İnanan bir insan bir delikten ancak bir defa ısırılabilir, iki defa değil. Başarı rastlantıyla ya da yardımsız da meydana gelmez. Öyleyse, başarılı olmanıza yardım eden insanları tanımaya ve bulmaya çalışın. Etrafınızda onlardan pek çoğunun olduğunu göreceksiniz.
Diğer taraftan, başarılı olabilmede “şans” denilen faktörün hiçbir etkisinin olmadığını da bilmekte fayda vardır. Tam tersine, sıkı çalışma, gayret gösterme, bilgiye müracaat etme ve bütün sebeplere müracaat etme, onları uygulamadan sonra da Allâh’a tevekkül etme ile önemli başarılara ulaşılabilir.
Cenâb-ı Allâh Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinden herkesin başarılı, mutlu, hedeflerini gerçekleştiren bireyler olması dileklerimle…
[1] 3, Ali İmran, 139.
© Her hakkı mahfuzdur. İşbu web sitesi ve içeriğine ilişkin tüm fikrî haklar ile her türlü telif hakları www.dinveilim.com sitesine ait olup, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tâbidir. www.dinveilim.com internet sayfalarındaki yazıların, bütün olarak elektronik ya da matbu bir ortamda yayımlanması yasaktır. Ancak www.dinveilim.com sitesinde yer aldığının belirtilmesi ve doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazılardan kısa bölümler iktibas edilebilir.