Musa Kâzım GÜLÇÜR
26 Şubat/2019
Giriş
Çocuğun bakıma ve özene gereksinim duyması nedeniyle, dindar ve ahlâklı bir fert olarak yetiştirilmesi doğuştan sahip olduğu bir hak, ebeveynler için de temel ve önemli bir sorumluluk ve vazifedir. Çocuk Hakları Bildirgesi ve Çocuk Hakları Sözleşmelerinin bütün ülkelerce imzalanması, günümüzde çocukların dini ve ahlâkî bakış açılarının gelişimi, korunması ve inançlarını en küçük bir aşağılanma hissine kapılmadan ifade edebilmeleri gibi hususların daha bir önem kazanmasını da beraberinde getirmiştir. Çocuklarımızın manevi açıdan nitelikli ve bilinçli bireyler olarak yetiştirilmesi, toplumumuzun mutluluğu ve geleceğimizin korunmasına dönük önemli bir yatırımdır.
Okul öncesi dönem, çocukların özellikle manevi şahsiyetlerinin gelişiminin en hızlı olduğu ve ahlâkî bakış açılarının temelinin oluştuğu bir dönemdir. Okul öncesi çocukların din ve ahlâk eğitim ve öğretimleri, onların ileride fedakâr, diğerkâm, yardımsever, hoşgörülü, barışçıl, farkındalığı yüksek, etrafına saygılı, insan kardeşlerine edep ve terbiye dairesinde davranan bireyler haline gelmelerini temin etmesini yanı sıra, onların olumlu kişilik ve karakter özellikleri kazanmalarını sağlayabilmelerinde de önemli bir faktördür.
Okulöncesi dönemde 36-72 aylık çocukların gelişim özelliklerinden en önemlisi onun dini ve ahlâkî bakış açısını kazanabilmesidir. Çocukların manevi eğitim ve öğretimlerinin temin edilmesi, ahlâkî davranışlarının gelişimine örgün eğitim yolu ile katkıda bulunulması, saygılı, hoşgörülü ve ahlâkî bir kimlik geliştirmeleri, inancımıza ilişkin temel kavramları öğrenmeleri amacıyla okulöncesi dönemde çocuklarımızın din ve ahlâk öğretimlerine örgün eğitimde yer verilmesi gerektiği açıktır. Şayet okulöncesi çok önemli olan bu yaş grubunda çocuklarımızın manevi eğitimine yer verirsek, neslimizin gelecekte ahlâken daha mazbut bireyler haline gelmesine vesile olacağımız açıktır.
Çocuklardaki davranışların gelişmesi, yetişkinliklerinde ahlâkî gelişimlerini tamamlamış bireyler haline gelmeleri, yekdiğerine karşı duygudaşlık, merhamet ve saygı gibi temel duygularını geliştirilebilmeleri için okul öncesi dönemdeki eğitim büyük önem taşımaktadır. Böylece ileride daha bilinçli bireyler yetiştirilebilecek, çevrelerinde karşılaşabilecekleri din ve ahlâk karşıtı olumsuz durumlara ve dini inançlarını yaşama özgürlüklerinin ihlal edilme teşebbüslerine karsı kendilerini yeterli bir şekilde savunabileceklerdir.
Okulöncesi din ve ahlâk eğitimi ile kişi, kendi ahlâkî şahsiyeti ve inanç dünyasına bilinçsiz bir şekilde bigâne kalamayacağını ve sorumsuz bir şekilde davranamayacağını öğrenebilecek ve inancını yaşama hakkının elinden alınması faaliyetlerine karşı da kendisini savunabilecektir. Bu da ancak küçük yaşta iken bu davranışların kazandırılması ile mümkündür.
Çocuklar okul öncesi dönemde iken kendi inançları ile diğer yabancı çocukların inanç durumlarını kıyaslayamayacağı için kendi sahih ahlâk ve inanç dünyası dışındaki çocukların ve çürümekte olan kültürlerin varlığına karşı dirençli hale getirilmeleri gerekir. Çocuklar, kendi inanç ve ahlâk dünyası dışındaki çocukların da evrensel ahlâka sahip olmaları gerektiğini okul öncesi dönemde hissetmeye ve anlamaya başladığı için bu dönemdeki dini-ahlâki eğitim daha bir önem kazanmaktadır. Yine çocuklarda bilhassa okul dönemlerinde ortaya çıkmakta olan davranış sorunlarının erken teşhisle çözülebilmesi ve iyileştirilmesinde okul öncesi din ve ahlâk eğitimin önemi açıktır.
Kreşlerde ve anaokullarında drama, Türkçe, oyun, sanat, hikâye, okuma-yazma vb. etkinlikler ile günlük ve rutin etkinliklerde çocuklarımızın evrensel ahlâkî hak ve ödevlerinin öğretimine yer verilmesi toplumumuzun geleceğinin sıhhatli bir şekilde inşası anlamına gelmektedir.
Ülkemiz çocuklarının ebeveynlerinin büyük çoğunluğu yüksek dini tahsil alamamışlardır. Pek çok ebeveyn de günlük işleri ile meşgul olmaktan dolayı çocuklarının dini-ahlâkî eğitimleri ile ilgilenememektedir. Özellikle de okul öncesi dönemin ehemmiyetini ve ne şekilde bir eğitim vereceklerini bilemediklerinden ötürü neslimizin dini-ahlâki eğitimi konusunun devlet eli ile örgün bir şekilde düzenlenmesi adeta bir mecburiyettir.
Kreşlerde ve ana okullarındaki öğretmenlerimiz çocuklarımıza; bireyin din ve inancını endişesiz bir şekilde yaşama ve uygulama özgürlüğü olduğunu, fertler arası sevgi ve saygının temel bir mahiyet arz ettiğini, kimsenin onuru, şeref ve haysiyetine dokunulamayacağı ve kırılamayacağını öğreteceklerdir. Ayrıca kimseye kötülük yapılamayacağını, birlik, beraberlik ve kardeşlik anlayışı ile davranmanın geliştirilmesinin gereğini, ileride kendilerinin ahlâkî-dini bakış açılarına saygı duyulması gereken bireyler olacaklarını ve herkesin ahlâki ve dini tutum ve davranışlarına saygı duyulması gereğini telkin edeceklerdir.
Atalarımız ne güzel söylemiştir. Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur. Bir tarım üreticisi yıllık mahsulünü düzgün bir şekilde alabilmek için tarlasını ve ekinini her gün kontrol eder. Varsa ayrık otları, onları kazır, zararlılar gelmiş mi gelmemiş mi diye bitkileri endişe ile tetkik ederken, göz nuru evlatlarımızın zihin, duygu ve kalp dünyasının kötü unsurlara maruz kalmaması ve sıhhatli gelişmesi adına, değil sadece kreş ve ana okulları dönemi, bu dönemlerden öncesinde dahi tetkik ve kontrole şiddetle ihtiyaç vardır.
Anaokulunda Öğrenme
Çocukların dini ahlâki tutum ve davranışlarını yaparak yaşayarak öğrenmeleri, dini duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilmeleri, yüksek şahsiyet geliştirebilmeleri adına farklı bakış açıları elde edebilmeleri için kreş öğretmenleri; drama, Türkçe, oyun, resim-sanat, hikâye, grup çalışmaları ve rutin etkinlikleri uygulayabilirler. Hikâye etkinliği çocukların daha iyi anlamasına, drama etkinliği çocukların daha iyi duyumsamasına, Türkçe etkinliği de dini-ahlâkî bir konunun ele alınıp çocuklardan bu konuya farklı bakış açıları geliştirebilmelerine vesile olacaktır.
Eğitim planlayıcıları; dini-ahlâkî müfredatın kreş öğrencilerinin düzeyine uygun olmasına, çocuğun inanç dünyası için zengin içeriklere sahip olmasına, iyi ahlâk umdelerine teşvik ederken kötü ahlâk unsurlarından da çekinmelerini temin etmesine önem göstermelidirler. Ayrıca ahlâkî konuların daha fazla görsellik taşımasına, çocuğun dini ahlâkî tutumlarını arkadaşları arasında yaşayarak öğrenmesine, dini duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ve özgür bir biçimde ifade edebilmesi için akranları ile sağlıklı iletişim kurabilmesini temin ettiğini de kontrol etmelidirler. Bu bakış açısı, öğrencinin inancından dolayı mutluluk hissetmesini sağlamaya, çocuğun çevresinin de duygu düşünce birlikteliği ve katılımını sağlamaya vesile olacaktır. Bunun için, çocukların gelişim düzeyi dikkate alınmalı, dini ahlâkî konuları mümkün olduğunca somutlaştırmalı ve çocuğun çevresindeki örnekleri seçerek çocukların sıkılmayacakları, hoşlarına gidecek ve rahat davranabilecekleri ortamı hazırlamaya gayret etmelidir.
Çocukların bizim zor gibi düşündüğümüz dini-ahlâkî kavramları doğru yöntemlerle aslında kreşlerde ve anaokullarından kolayca alabildiklerini bilmemizde fayda bulunmaktadır. Bunun için öğretmenler çocuklara model olmalı, okulöncesi eğitim programlarında çocukların dini ahlâkî tutum ve davranışlara etkin şekilde sahip olma haklarının olduğu bilinmeli, aileler bu konularda bilgilendirilmelidir. Çocuklara bilhassa sezgileri ile ahlâkî duyuş ve düşünüş kabiliyeti verilebilmelidir. Belki de bunun için çevre gezileri düzenlenmeli, fakir ve sosyo ekonomik düzeyi düşük yerlere yardım organizeleri oluşturmalı, böylece öğrencilerin yaparak, yaşayarak ve gözlemleyerek ahlâkî gelişim basamaklarını geliştirmelerini temin etmek gerekmektedir.
Çocuklardaki dinî-ahlâkî eğitimin gelişmesine katkıda bulunma, ileride dinen ve ahlâken mazbut, kendini bilen kişiler olmalarını temin etme, dini-ahlâkî bakış açılarını ve inançlarını özgürce savunabilmelerini temin etme gibi nedenlerle okulöncesi dönemden yükseköğretime kadar her seviyede çocukların din ve ahlâk eğitimlerine örgün müfredatta yer verilmesi gerektiği açıktır. Mesela Almanya’da “din eğitimi”, çocuk yuvalarından itibaren başlatılır ve zorunlu dersler arasındadır Bunun için okulöncesinde çocuk eğitiminde görev alacak öğretmenlerin genel ilahiyat bilgisi yanında din ve ahlâk bilgisinin öğretimine ilişkin özel bilgi ve becerilere yani pedagojik bakış açısına sahip olmaları gerektiği de açıktır.
Okulöncesi evrensel bir temele dayanan ahlâk eğitimi ve bir otorite figürü yoksa bu boşluk, hevai isteklerin esas kabul edildiği bir düşünce yapısı oluşturur ki ileride oldukça bencil ve narsistik bir kişilik doğmasına sebep olur. Normalde her çocuğun içinde, doğru ve yanlış davranış konusundaki fikirler, sorumlulukları ile ilgili yargılar, neyi yapıp neyi yapmaması ile ilgili inanışlar, düşünce ve eylemlerinin değerli olup olmadığı konusundaki hisler, işe yarayıp yaramadığının anlaşılmasına yarayan değer ve ölçülerin toplandığı bir ahlâk yapısı yani düzgün bir fıtrat vardır. Önemli olan, henüz kurulmamış programlara benzeyen bu fıtri bakış açısının bozulmadan, örselenmeden ve yozlaştırılmadan, bilhassa uzman öğretmenler ve örgün eğitim vasıtası ile okulöncesi eğitimi marifeti ile çocuklarımızın kullanımına sunulmasıdır.
36-72 ay çocuğu bilgili, olgun ve dostça ilişkiler kurabilen bir bireydir. Bu dönemde okulöncesi kurumlarımızda ve kreşlerde dini-ahlâkî eğitimin sağladığı şahsiyet gelişiminin, sunulan ahlâkî modellerin, çocukta olumlu karakter, davranış ve değerlerin gelişmesinde önemli bir yer tutacağı açıktır. Çünkü din duygusu doğuştandır ve insan organizmasına ve yapısına bağlı bir haldedir. Din, çocuğun ruhuna seslenmekte ve onun ruh yapısına bütünüyle uygun düşmektedir. Allah tasavvuru ve düşüncesi çocuğun ruhi ve manevi gelişmesine tamamen uygundur.
“Rabbinin Âdem evlatlarından, misak aldığını da düşünün! Rabbin onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onların kendileri hakkında şahitliklerini isteyerek ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ buyurunca onlar da ‘Elbette!’ diye ikrar etmişlerdi. Kıyamet günü ‘Bizim bundan haberimiz yoktu!’ yahut: ‘Ne yapalım, daha önce babalarımız Allah’a şirk koştular, biz de onlardan sonra gelen bir nesil idik, şimdi o bâtılı başlatanların yaptıkları sebebiyle bizi imha mı edeceksin?’ gibi bahaneler ileri sürmemeniz için Allah bu ikrarı aldı.” (Kur’ân-ı Kerîm, Araf, 7/172-173) ayet-i kerimesi ile “O halde sen, batıl dinlerden uzaklaşarak yüzünü ve özünü, hak din olan İslâm’a yönelt. Yani Allah’ın insanları yaratmasında esas kıldığı o fıtrata uygun hareket et. Allah’ın bu hilkatini kimse değiştiremez. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Kur’ân-ı Kerîm, Rum, 30/30) ayet-i kerîmeleri bize bu hakikatleri çok açık bir şekilde hatırlatmaktadır.
Sonuç
Gelişmekte olan çocuk dışarıdan gelecek olumlu ya da olumsuz etkilere karsı ruhen yetenekli ve hazırdır. En başta unutulmaması gereken durum, çocuk dininin çok özel bir düzene sahip olduğudur. Çocuk, okulöncesi verilen dini eğitimi içtenlikle kabul eder ve inanmakla da kendini daha güçlü, daha güvende ve Allah’a daha yakın hisseder.
Çocuk 3–4 yaslarından itibaren çevresinden duyduğu, Allah, cennet, cehennem, melek, kıyamet vb. kavramların, gördüğü ibadetlerin anlamlarını merak etmeye baslar. Bu yaslardaki çocuklarda çok karakteristik ve kendiliğinden olan bir fizik ötesi ilgi vardır. Dolayısı ile bu ilginin bütün çocuklarda böyle olduğunu bilerek okul öncesi dönemde dini eğitim ve öğretimin örgün eğitim haline dönüştürülmesinde büyük ehemmiyet bulunmaktadır.
3–4 yaşlarında durmaksızın sorular sorarken, dini kavramları anlamaya, sırlarla dolu bu dünyayı keşfetmeye çalışırken, soru sorma döneminin doruğunda olan bir çocuk, özellikle dini alandaki bilgisi ve uygulamaları yetersiz seviyede olan ebeveynlerinin ve çevresindeki diğer yetişkinlerin rengine boyanmaya başlar. Bu bir çocuk için düşünmek istemeyeceğimiz bir talihsizlik olur.
© Her hakkı mahfuzdur. İşbu web sitesi ve içeriğine ilişkin tüm fikrî haklar ile her türlü telif hakları www.dinveilim.com sitesine ait olup, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tâbidir. www.dinveilim.com internet sayfalarındaki yazıların, bütün olarak elektronik ya da matbu bir ortamda yayımlanması yasaktır. Ancak www.dinveilim.com sitesinde yer aldığının belirtilmesi ve doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazılardan kısa bölümler iktibas edilebilir.