Children’s Rights, Problems and Solutions
8 Şubat/2019
Musa Kâzım GÜLÇÜR
Abstract
In this paper, we tried to refer to the children’s mind, spirit and body protection from the physical and psycho-social aspects, their moral and intellectual development, encouraging them for taking part in social and community activities, protecting them from the difficult conditions, and addressing the responsibility of their families and communities in these topics.
On the other hand, making children time useful, dealing with their resting and leisure-time, their presence of cultural and artistic activities is mentioned for the children to do the right things for real-life situations. Considering the best interests of the child was another issue addressed in our presentation. In all actions concerning children, the interests of the child should be the main idea.
Besides encouraging the child’s expressions and views, the development of their talent and capabilities through education, the subject of guiding the child by their parents and the responsibilities of the family members is addressed.
The importance of the mass media for the spiritual, physical, mental and moral well-being of the child, access to right information and documents was another issue that dealt in this work.
The prevention of ill-doings of children, preventing them from violence, the realization of their dignity, physical and psychological development is the most important fundamental. In the following sections, the lack of attention of the liable people to the children and possible outcomes of the obviation of the physical and psychological needs of children and not keeping them from hazards are addressed.
At the section of the barriers to children and young people, the negative effects of television on children are discussed. Also, internet-based social media elements are contacted and from this aspect communication and internet safety for children and young people are focused on as an important issue.
Particularly risks on spiritual and moral weakness, various educational problems, vagrancy and idleness, inadequate and weak parenting of the children have been exposed to neglect are the main obstacles for the child.
On the title of the legal perspective keeping away the child from physical, mental, spiritual and emotional ill-treatment and neglect, respect for their rights, our Civil Code articles on the subject are issued.
Türkçe Özet
Bu çalışmada çocukların, fiziksel ve psiko-sosyal açıdan akıl, ruh ve beden sağlıklarının ve yaşamlarının korunması, maddi ve manevi donanımlarının geliştirilmesi, faydalı sosyal ve toplumsal etkinliklerde yer alabilmeleri ve güç koşullardan korunmaları, bu konuda ebeveynler, aileler ve toplumun sorumluluğu konusuna değinilmiştir.
Çocukların zamanını faydalı hale getirme, çocukların dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama, yaşına uygun eğitsel, kültürel ve sanatsal etkinliklerde bulunma konularında teşvikinin ele alındığı bölümde, çocukların gerçek hayatta karşılaşacakları durumlarda yapması gerekenlerden bahsedilmektedir. İnsanın temel haklarına ve bireyin, insan olarak taşıdığı haysiyet ve değere olan inançla ve daha geniş bir özgürlük ortamında toplumsal ilerleme ve madden ve manen daha iyi bir yaşam düzeyi sağlama yolundaki kararlılıkla iyiye ve güzele doğru daha yaklaşılmış olacağı üzerinde durulmaktadır.
Çocuğun yüksek yararını gözetme de tebliğde ele alınan diğer bir konudur. Çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun yüksek yararı temel düşünce olmalıdır. Bu nedenle çocuğun kabiliyet, istidat ve yeteneklerinin eğitim yolu ile geliştirilmesine paralel olarak, çocuğa rehberlik yapma ve onu yönlendirme konusunda anne-babanın, uzak aile veya topluluk üyelerinin ve ilgili diğer kişilerin sorumlulukları konusuna temas edilmektedir.
Görüşlerini ifadede çocuğun cesaretlendirilmesi, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren konularda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkı, çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak gereken özen gösterilmesi ele alınan diğer bir konudur. Çocuğun, düşüncesini yazılı, sözlü, basılı, sanatsal biçimde veya çocuğun seçeceği başka bir araçla hür bir şekilde açıklayabilmesi için ebeveyn ve çevrenin çocuğa doğru haber ve müstakim düşünceyi araştırıp elde edebileceği ortamları sağlamakla yükümlü oldukları işlenmektedir.
Bir diğer ara başlıkla çocuğun ruhsal ve ahlaki esenliğini temin için kitle iletişim araçlarının önemine temas edilmekte ve çocuğun özellikle toplumsal, ruhsal ve ahlaki esenliği ile bedensel ve zihinsel sağlığını geliştirmeye yönelik bilgi ve belgeye ulaşmasını sağlama üzerinde durulmaktadır.
Çocuklara kötü muamelenin önlenmesi ele alınan diğer bir konudur. Çocuklara kötü muamele olaylarını önleme, çocuğu, olabilecek en iyi sağlık düzeyine kavuşturma hususunda farkındalık oluşturma, şiddeti önleyerek çocukların insan olarak saygınlıklarının, fiziksel ve psikolojik gelişimlerinin yaşama geçirilmesinin temel önemde olduğu üzerinde durulmaktadır.
Çocukları ihmalden koruma başlığı altında, çocukların fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamama, onları tehlikeden korumama, çocuklardan sorumlu olan kişilerin bunları yapabilecek imkânlara, bilgiye ve hizmetlere sahipken çocukların bakımını yapmamaları gibi konular ele alınmaktadır.
Çocukların bilgilenmesi ve rehberlik başlığında eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi, çocukların çağdaş eğitim yöntemlerine, bilimsel ve teknik bilgilere sahip olmaları üzerinde durulmaktadır.
Çocuk ve gençlerin önündeki engeller başlığında televizyonun çocuklar üzerindeki varsayılan olumsuz fiziksel ve psiko-sosyal etkiler ele alınmaktadır. Ayrıca internet tabanlı sosyal ortamı oluşturan unsurlara temas edilmiş, bu açıdan çocukların ve gençlerin iletişim ve internet güvenliklerinin dikkate alınması gereken önemli bir husus olduğu üzerinde durulmuştur.
Özellikle de ihmale maruz kalan çocuklarda manevi ve ahlâkî zayıflık, okuldan uzaklaşma dâhil çeşitli eğitim problemleri, serserilik ve avarelik, yetişkinlik dönemlerinde de yetersiz ve güçsüz ebeveynlik gibi risklerin çocuk için temel engeller olduğu ‘korku ve kaygı’ başlığı altında değerlendirilmiştir.
Hukukî perspektif başlığında ise çocuğun fizikî, zihnî, ruhî ve hissî kötü muamele ve ihmalden uzak tutulması, bir yetişkinden az olmayacak tarzda haklarına riayet, özel bakım ve koruma konusu, medeni kanunumuzun konu ile ilgili maddeleri ele alınmıştır.
Çocuk Hakları, Problemler ve Çözümler Giriş
Çocukların, fiziksel ve psiko-sosyal yapıları nedeniyle akıl, ruh ve beden sağlıklarının ve yaşamlarının korunması, maddi ve manevi donanımlarının geliştirilmesi, faydalı sosyal ve toplumsal etkinliklerde yer alabilmeleri ve güç koşullardan korunmaları, başta ebeveynler ve aileler olmak üzere tüm toplumun sorumluluğundadır.
Bu manada ebeveynler, çocuklarının daima iyi ve yüksek ahlâkı öğrenmeleri, kötü alışkanlıklardan uzak durmaları ve yanlış yollara gitmemeleri için gerekli her türlü özeni ve çabayı sarf etmelidirler. Ebeveynler çocuklarının zihnî, ruhî ve ahlâkî gelişimlerini sadece müspete yönlendirme değil, onların dini-ahlâkî seviyelerini artan bir oranda zenginleştirmekle vazifelidirler.
Hemen her yaşın kendisine has fizikî, ruhî ve zihnî ihtiyaçları vardır ve bu ihtiyaçların ebeveyn, okul ve sosyal çevre marifet ve delaletiyle ilerletilmesi ve geliştirilmesi gereklidir. Çocuk ve gence bütün bu aşamalarda rehberlik yapılması, sevgi, merhamet, adalet ve yardımseverlik gibi yüksek duygularının daha bir geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi ihtimamlı bir ebeveynlik, yüksek ahlâkı şiar edinmiş bir okul ve yine iyi bir sosyal çevre gerektirmektedir. Çünkü dine bağlılığın ikinci bir fıtrat haline gelmesi, Allâh sevgisi, güçlü bir inanç ve yüksek ahlâk duygusunun gelişebilmesi de ancak ebeveyn, okul ve sosyal iletişim ortamlarının katkısı ile mümkündür.
İç göç, hızlı kentleşme, bölgesel farklılıklar, ekonomik krizler, yoksulluk, yirmi dört milyon gibi önemli bir çocuk ve genç nüfus (2010 verisi), işsizlik, küreselleşmenin getirdiği rekabet, bilgi teknolojileri, aile içi şiddet, çocuk büyütmedeki yanlış gelenekler, vb. çocuklar üzerinde olumsuz etkilerde bulunmaktadır.[1]
Çocukların Zamanını Faydalı Hale Getirme
Çocuklar dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama, yaşına uygun eğitsel, kültürel ve sanatsal etkinliklerde bulunma konularında teşvik edilmelidirler.
Boş zaman, kişinin etkin ya da edilgin biçimde, günlük olağan gereksinimler dışında başka uğraşılara fırsat bulduğu zaman dilimidir. Gerçek durumlardan örneklenerek oluşturulan oyunlar, çocukların gerçek hayatta karşılaşacakları durumlarda yapması gerekeni ortaya koyan bir eğitim yoludur.[2]
Dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli, ancak insanlık ailesinin tüm üyelerinin, doğuştan varlıklarına özgü bulunan onur ve haysiyetle birlikte eşit ve devredilemez haklara sahip olduklarının bilinmesinde bulunmaktadır.
Çocukların, zamanlarını özellikle de eğitsel açıdan faydalı bir şekilde değerlendirebilmeleri konusunda özel bir ilgi ve yardıma hakları bulunmaktadır. Ayrıca toplumun temel birimi olan tüm üyelerin ve özellikle çocukların gelişmeleri ve esenlikleri, doğal ortamı oluşturan ailenin, toplum içinde kendisinden beklenen eğitsel sorumlulukları tam olarak yerine getirebilmeleri için gerekli ihtimam ve yardımı görmesi gerekmektedir.
İbnu Abbas’dan rivayet edildiğine göre Resülullah (sas) şöyle buyurmaktadır: “İki büyük nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Bunlar sıhhat ve boş vakittir.”[3]
Çocuğun Yüksek Yararını Gözetme
Sözleşmenin temel ilkesi ‘çocuğun yüksek yararıdır’ ve her konuda çocuğun ayrıcalıklı yararının gözetilmesini öngörür.
Çocuğun yüksek yararı, sadece idari ya da cezai süreçlerde değil, yasa yapımından politika geliştirilmesine varıncaya kadar, çocuğu ilgilendiren tüm kararlarda çocuğun haklarının korunmasını, örneğin çocukla ilgili tüm düzenlemeler yapılırken çocuklara danışılmasını gerektirmektedir. Tüm bunlardan ötürü, çocuk haklarına dair genel ve kapsamlı bir anayasal güvence getirilmesi önemlidir. Buna karşılık, son yapılan düzenlemede, Çocuk Koruma Kanunu’nda zikredilen korunma ve tedbir alanları bile yer almamaktadır.[4]
Görüşlerini İfadede Çocuğu Cesaretlendirme
Görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren konularda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkına, çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak gereken özen gösterilebilmelidir. Çocuğun yaşının küçüklüğü onun görüşlerini ifade etmesine engel değildir. Bu noktada ebeveynlerin yol gösterme sorumlulukları bulunmaktadır. Çocuklar büyüdüklerinde, daha önceden gerekli beceri ve mesuliyet fikrini edinmemişlerse, onlardan birdenbire sorumlu ve katılımcı bireyler olmalarını beklemek gerçekçi bir yaklaşım değildir.[5] Çocuk, görüşlerini ifade açısından fırsat verici ve teşvik edici bir muamele görmeli, onu dinleyen ebeveyn ya da ilgili kişinin, kendisini dinlemeye ve ifade etmek istediği düşünceyi ciddi biçimde dikkate almaya istekli olduğundan emin olabilmelidir.
Çocukların çok küçük yaşlardan itibaren görüşlerini özgürce ifade edebildiği ve ciddiye alındığı bir aile önemli bir model sağlar ve bu, çocuğun daha geniş toplumda katılım hakkını kullanabilmesi için bir ön hazırlık anlamı taşır. Böyle bir ebeveynlik yaklaşımı bireysel gelişimi desteklemeye, aile ilişkilerini geliştirmeye ve çocukların sosyalleşmesini desteklemeye hizmet eder, evde ve ailede her türlü şiddete karşı önleyici bir rol oynar.[6]
Çocuk ya da gencin görüşlerini ifadede cesaretlendirilmesi ile ilişkilendirebileceğimiz bir olayı İbnu Abbas (ra) şöyle anlatmaktadır:
“Hz. Ömer (ra) beni Bedir şeyhleri ile birlikte (sohbet ve istişare meclislerine) alıyordu. Bu hal, sanki birilerinin ağırına gitmişti: “Bunu niye bizimle birlikte cemaate alıyorsun, bizim onun kadar çocuklarımız var?” diye Hz. Ömer’e sitem ettiler. (İmam Buharî ve büyük müfessir İbn Cerir, bu sözü söyleyenin Abdurrahman b. Avf olduğunu açıklamışlardır.) Hz. Ömer kendilerine: “Onun kimlerden olduğunu biliyorsunuz?” diye cevap ver(ip geçiştir)di. Bir gün beni çağırıp yine onlarla birlikte meclise aldı. Bu sefer, sırf beni(m liyakatımı) onlara göstermek için beni çağırdığını anlamıştım. Hz. Ömer (ra): “Cenab-ı Hakk’ın “İza cae nasrullah ve’l-feth” (Nasr 1) kavl-i şerifi hakkında ne dersiniz?” diye sordu. Cemaatten bazıları: “Yardıma ve fethe mazhar olduğumuz zaman Allah’a hamd etmek ve istiğfarda bulunmakla emrolunduk” diye cevap verdi. Bazıları hiçbir şey söylemedi. Hz. Ömer (ra) bana yönelerek: “Ey İbnu Abbas, sen de mi böyle söylüyorsun?” dedi. Ben: “Hayır” dedim ve sustum. Hz. Ömer: “Öyleyse söyle, sen ne diyorsun?” diye bana söz verdi. Ben şu açıklamayı yaptım: “Bu sure Resülullah (sas)’ın ecelidir, kendisine bu sure ile haber verilmiştir. Bu surede Cenab-ı Hakk (Resulüne şöyle demiştir): “Allah’ın nusreti ve fethi geldiği zaman, bil ki bu senin ecelinin artık yakınlığına alamettir. Öyle ise hamd ederek Rabbini tesbih et ve ona istiğfarda bulun. O tövbeleri kabul edicidir.” Bu yorumun üzerine Hz. Ömer: “Bundan ben de senin söylediğini anlıyorum” dedi.[7]
Çocuğun, düşüncesini yazılı, sözlü, basılı, sanatsal biçimde veya çocuğun seçeceği başka bir araçla hür bir şekilde açıklayabilmesi için ebeveyn ve çevre; çocuğa doğru haber ve müstakim düşünceyi araştırıp elde edebileceği ortamları sağlamakla yükümlüdür. Ayrıca çocuğun yeteneklerinin gelişmesiyle bağdaşır biçimde haklarını kullanmasında çocuğa yol gösterilmelidir.
Çocuklara Kötü Muamelenin Önlenmesi
Şiddetten uzak / arınmış, saygılı bir çocuk yetiştirme ortamı, çocukların kişiliklerini geliştirmelerine yardımcı olur ve genel olarak topluma katkıda bulunan sosyal, sorumlu ve faal yurttaşların ortaya çıkmasını sağlar. Yapılan araştırmalar, şiddet görmeden ve sağlıklı ortamda büyümüş çocukların hem kendi çocukluk dönemlerinde, hem de yetişkin oldukları zamanda, başkalarına şiddet uygulama olasılıklarının daha az olduğunu ortaya koymuştur. Bir kuşakta şiddetin önlenmesi, ondan sonraki kuşaklarda şiddetin görülme olasılığını azaltmaktadır.[8]
Aile içi şiddetin zararları sadece toplum açısından değil birey açısından da tehlikeli sonuçlar meydana getirmektedir. Aile içi şiddet dediğimiz olgu; sevgi, şefkat ve merhamet göstermesi gereken bir kişi tarafından uygulandığı için, şiddete maruz kalan aile bireyinin ruhi yapısında hayatı boyunca silinmesi zor izler oluşmaktadır. Aile içi şiddet olaylarına daha çok anne ve çocukların maruz kaldığı yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır.[9]
Türkiye genelinde yirmi bir müstakil kapalı çocuk ve gençlik ceza ve infaz kurumları ile kapalı ceza infaz kurumlarının çocuklara ayrılan bölümlerinde Şubat 2007 tarihinde 12-18 yaş arası suça bulaşmış toplam 1.420 erkek ve 51 kız çocuk üzerinde bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada gençler, toplumda şiddete yol açan sebepler arasında en sık olarak, ahlaki değerlerin önemsenmemesi (% 56,8), ailelerin çocuklarını sevmemesi (% 53), dinî değerlerin ihmal edilmesi (% 54,2) ve millî değerlere hakaret edilmesi (% 62,7) konularını belirtmişlerdir.[10]
Çocukları İhmalden Koruma
İhmal, çocukların fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamama, onları tehlikeden korumama, çocuklardan sorumlu olan kişilerin bunları yapabilecek imkânlara, bilgiye ve hizmetlere sahipken çocukların bakımını yapmamaları anlamına gelir.[11]
İhmal şu biçimlerde ortaya çıkabilir:
a) Fiziksel ihmal: Denetimsizlik veya yeterli yiyecek, barınak, giyecek ve temel tıbbi bakımı sağlayamama gibi nedenler sonucunda çocuğu zarar görmekten koruyamama;
b) Psikolojik veya duygusal ihmal: Duygusal destek ve sevgi yokluğu dâhil, çocuğa sürekli biçimde özen gösterilmemesi, küçük çocuklara bakan kişilerin “psikolojik olarak” kayıtsız kalmaları ve çocuğun, yakın kişinin şiddetine maruz kalması;[12]
c) Çocukların fiziksel veya zihinsel sağlığında ihmal: Kaza sonucu olmayan yaralanma veya bir çocuğu korumada kasıt veya ihmal sonucunda kaza meydana gelmesi.[13]
d) Eğitimsel ihmal: Çocuğa bakan kişi/kişilerin okula göndermeyerek veya başka şekillerde çocuğun eğitimini sağlamamaları.[14]
Çocuklara Rehberlik
Çocuğa rehberlikte;
- Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi;
- İnsan haklarına ve temel özgürlüklere saygısının geliştirilmesi;
- Çocuğun anne-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi;
- Çocuğun, anlayış, barış, hoşgörü ve tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla yaşantıyı sorumlulukla üstlenebilecek şekilde hazırlanması;
- Kendisine, çevresine ve doğaya saygısının geliştirilmesi gibi amaçlar yer almalıdır.
Çocuk ve Gençlere Rehberlikte Bazı Engeller
Efendimiz (sas) bir hadis-i şerifinde: “Her doğan fıtrat üzerine doğar, sonra onu annesi ve babası ya Yahudi ya Hıristiyan ya da Mecusi (ateşe tapan, bir anlamda dinsiz) yapar”[15] buyurmaktadır. Bu hadîs-i şerîfte ebeveynin, çocuğun inancının şekillenmesindeki temel rolüne dikkat çekilmektedir. İyi istikamette işlenmediği takdirde, sayısız olumlu istidat ve eğilimlerle donanmış bir şekilde dünyaya gelen çocukta –Allâh’ın (cc) hususi koruması hariç– kötü ahlâkın boy atması ihtimal dâhilindedir.
Dinî inanç ve pratikler, her yetişen çocuğun ileride temel bir referansı olacak seviyede derin etkilere sahiptir. Çocuk yetişkinliğe eriştiğinde, aldığı güçlü dinî terbiye ile toplumsal rollerini başarı ve azimle yerine getirir. Eğer yetişkinler dini inancı ve yaşayışı anlamsız ve gereksiz sayarlarsa, çocuk Allâh’a inanma, bağlanma, hem rahat hem de zor durumlarında O’nu hissetme, sığınma ve güvenme gibi temel duygularını geliştiremeyecek, bu hassas ve çok değerli insani donanımlar hafizanAllâh kurumaya, pörsümeye ve yok edilmeye itilmiş olacaklardır. Çocuklukta meydana gelebilecek bu tehlikeli manevî boşluk, yanlış inanç ve öğretilerle bir şekilde doldurulmaya çalışılacak, dünya hayatının süsü olan çocuklar, anarşizm, nihilizm ya da ateizmin derin ve karanlık bataklığına itilmiş olacaktır.
Uzun Saatler Boyunca Televizyon İzlemenin Olumsuz Etkileri
Uzun saatler boyunca televizyon izlemenin çocuklar üzerindeki varsayılan olumsuz fiziksel etkileri; obezite (şişmanlık), hiper kolesterolemi, hipertansiyon (yüksek tansiyon), görme kusuru ve göz şikâyetleri, bel ağrısı ve uyku sorunları olarak sayılabilir. Psiko-sosyal etkilere ise; hayat ile ilgili negatif ve gerçeklerle uyumsuz bilgilenme, stereotipik (kalıpsal) kültürlenme, öğrenme güçlüğü sonucunda okul başarısında düşme, antisosyal ve saldırgan davranışlarda artma gibi bir takım davranış bozukluklarıdır.[16]
Çocukların TV’de gördüğü şiddet sahneleri çocukları olumsuz etkilemekte, okulda 900 saat geçiren bir çocuk ekran başında ise ortalama neredeyse 1500 saat geçirmektedir.[17] Televizyonun çocukların yaratıcılık ve hayâl gücü üzerinde olumsuz etkileri de söz konusudur.[18] Televizyon kanallarında özensiz, dikkatsiz ve Allâh’ın izni ile yetişecek olan genç nesiller hesaba katılmaksızın yayınlanan, daha çok da anlık duygu reflekslerine odaklanan dizi ve filmler etkiye en fazla açık durumdaki çocuklar ve gençler üzerinde negatif etki göstermektedir.
Bilindiği üzere savunmasız konumları nedeniyle çocuklar özel bir duyarlılığa ve korunmaya muhtaçtırlar. Dolayısı ile çocuğa ilk elde bakım ve koruma sağlayacak olan ailenin bu konudaki sorumluluğu büyüktür. Çocuğun gerek dünyaya gelmeden önce, gerekse sonrasında, yasal ve ahlâkî açılardan korunması gerekmektedir. Mesela ceza kanunumuzda müstehcenliğin çocuklar üzerindeki olumsuz tesirleri dikkate alınarak bazı yaptırımlar öngörülmüştür. Buna göre ceza kanununun ‘Genel Ahlaka Karşı Suçlar’ı düzenleyen yedinci bölümünde yer alan 226. maddenin birinci fıkra (a) ve (b) bentlerinde özellikle “çocuk” kelimesi geçmektedir ve çocukların müstehcenliğe karşı korunması hedeflenmektedir.[19]
Televizyon yayınlarında küçükleri korumaya yönelik en önemli kanun 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanundur. Bu Kanun 15.02.2011 tarihinde kabul edilmiştir. 6112 sayılı Kanun’un “Yayın Hizmeti İlkeleri” başlıklı sekizinci maddesi f bendinde yer alan hükümler uyarınca yayın hizmetleri; “toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.”[20]
Günümüz çocukları ve genç kuşağının teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiği gerçeğinden hareketle, sesli-görüntülü içerikteki medyanın zararlı etkilerine karşı küçükleri/çocukları koruma adına alınacak önlemler gün geçtikçe daha büyük önem arz etmektedir. Çünkü gelişen teknoloji ve ekonomik imkânlar sayesinde, önceden ebeveynler ile beraberce izlenen televizyon, şimdilerde ise internet de dahil, çocuklarla odalarında baş başa kalmış, internet ve cep telefonları üzerinden izlenebilen yayınlarla yalnızlaşan çocukların savunmasız konumları bir kat daha artmıştır.[21]
Çocukların saldırgan davranış biçimlerini televizyondan öğrenerek bu davranışları taklit ettiklerini ortaya koyan bir araştırmada, televizyonda şiddet içeriğini izlemenin gözlemsel öğrenme aracılığıyla saldırgan davranışları etkilediği ortaya konmuştur.[22] Başka bir araştırmada ise, ilkokul çağında şiddet öğesi içeren televizyon programları seyretme miktarı ile 19 yaşındaki şiddet davranışları arasında önemli bir ilişki bulunmuştur.[23] Aile araştırma kurumu tarafından yapılan çalışmada medyanın, şiddetin en azından “kanıksanmasına” (duyarsızlaşma) yol açtığı ortaya konmuştur.[24]
İnternetin Yanlış Kullanımı
Yukarıda, çocuğun sadece ebeveyninden değil, yetiştiği çevre ve sosyal ortamdan da büyük ölçüde etkilendiğine işaret etmiştik. Bu sosyal ortamı oluşturan unsurlar arasında zararlı televizyon içeriklerinin yanısıra facebook, twitter, bloglar vb. internet tabanlı sosyal medya önemli bir yer tutmaktadır. Öyleyse bu vasıtalar aracılığı ile çocuklarda oluşabilecek tedirginlik, yanlış yapma endişeleri ve aşağılanma korkuları, çocukların eğitimlerinde ya da onlara verilmek istenen değerler konusunda önemli bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu açıdan çocukların ve gençlerin iletişim ve internet güvenlikleri dikkate alınması gereken önemli bir konudur. Şimdi sıralayacağımız durumlar çocuk ya da genç ile mutlaka ilgilenilmesi gereğini gösteren işaretlerin sadece bazılarıdır:
- Çocuk ya da genciniz bilgisayar ya da telefon başında fazlaca vakit geçiriyor, fazlaca mesajlaşma trafiği yaşanıyorsa,
- İnternet kullanımı lüzumsuz bir şekilde artmışsa,
- Davranışlarına gizlilik motifi hâkim oluyorsa.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı çocuklar ve gençlerin zararlı internet içeriklerinden korunabilmeleri için ailelere uyarılarını şu başlıklarla sıralamaktadır:
En az çocuğunuzu koruyacak kadar İnternet kullanmayı öğrenin. İnternet kullanımında yasaklayıcı değil, zaman açısından sınırlayıcı olun. İnternetin derslerini aksatmasına izin vermeyin. Diğer sosyal aktivitelere katılımını özendirin. İnternet sebebiyle sorumluluklarını yerine getirmemesine fırsat vermeyin.
Tanımadıkları kişilerle arkadaşlık, aşırı kullanımın sebep olduğu internet bağımlılığı, fiziki sağlık sorunları, öfke, şiddet ve yalnızlık gibi psikolojik sorunlar, şiddet ve müstehcen içerikli görüntüler konusundaki olası tehlikelere karşı önlem alın.
Çocuğunuz sosyal ağlara (örn. facebook) üye ise, profilinde gizlilik ayarlarını yapmasını sağlayın. Tam isim, adres, telefon, okul, özel fotoğraflarını paylaşmamasını, tanımadığı kişileri arkadaş listesine eklememesini söyleyin. Kimlerle arkadaşlık ettiğini belirli aralıklarla kontrol edin.[25]
Konuya yaşlara göre bakacak olursak; 5-7 yaş arası çocuklar olumlu bir bakış açısına ve çok şeyi onaylayan kişilik özelliklerine sahiptirler. Geliştirmeye başladıkları okuma, yazma ve sayma becerileri ile gurur duyarlar ve etraflarındaki kişiler ile konuşmaya ve fikir alışverişinde bulunmak isterler. Olumlu davranmaya yatkındırlar ve otoriteyi sorgulama eğilimleri yoktur.
8-10 yaş arası çocuklar ise ailelerine karşı güçlü bağlılık duyguları hissederler. Kendilerinden daha büyük çocukların yaptıkları aktivitelere ilgi duyarlar. Kendi ahlaki kimliklerini geliştirmeye başlarlar. Bu yaş grubundaki çocuklar güvenme eğilimindedirler ve otoriteyi sorgulama temayülleri yoktur. Bu yaş grubundaki çocuklar için e-posta kullanımı, karşılıklı mesajlaşma programları (ICQ, MSN, Skype, vb. gibi), sohbet odaları, mesajlaşma forumları veya uygulamaları kesinlikle uygun görülmemektedir.
11-13 yaş grubundaki çocuklar için bu yaşlar hızlı değişim yıllarıdır. Arkadaşları ile olan ilişkileri daha önemli bir hale gelir, arkadaşlarının çevrimiçi ortamlarda yaptıklarından fazlaca etkilenirler. Çevrimiçi bilgilerin doğruluğunun kararını verebilecek eleştirel düşünmeden yoksundurlar. Kendilerinden kişisel bilgilerini vermelerini / paylaşmalarını bir anket, kayıt formu veya yarışma yolu ile isteyen internet haydutlarına karşı savunmasızdırlar.
14-18 yaş grubundaki gençler ise bir grup aidiyetine ve bağımsızlığa ihtiyaç duyarlar. Bu yaştaki bireyler artık ergendirler ve entelektüel bir seviyede dış dünya ile iletişime geçmeye hazırdırlar. Genellikle bütün gençler yeni fikirlere açıktırlar ancak, hayat tecrübeleri karşı karşıya kaldıkları durumları ve tehlikeleri tam olarak algılamak için yeterli değildir.
Çocuğunuzun yaş seviyesine uygun ebeveyn kontrolü, filtreleme ve izleme programları kullanın ama bu programların bizzat ebeveyn kontrolünün yerine geçebileceğini düşünmeyin! Ebeveyn kontrolünü bütün internet sağlayıcı cihazlarda da uygulayın, örneğin cep telefonları, oyun oynama aygıtları, i-podlar, pad’ler (el/cep bilgisayarları) gibi. Çocuğunuzun gece geç saatlerde çevrimiçi olmamasına özen gösterin. Kötü niyetli kişiler genç insanlara daha kolay ulaşarak tuzaklarına düşürmeye çalışabilirler. Çocuğunuzun ve arkadaşlarının çevrimiçi aktivitelerinden haberdar olun. Çocuğunuz ile onun çevrimiçi arkadaşları ve aktiviteleri hakkında konuşun.
Yerleşebilecek Korku ve Kaygı Durumları
İhmale maruz kalan çocuklarda manevi ve ahlâkî zayıflık, okuldan uzaklaşma dâhil çeşitli eğitim problemleri, serserilik ve avarelik, yetişkinlik dönemlerinde de yetersiz ve güçsüz ebeveynlik gibi risklerin oluşabileceğini görmek zor değildir.
Yerleşebilecek korku ve kaygı durumları çocuğun yüksek ahlâk duygusunun gelişimi önündeki temel engellerdendir. Özellikle gençlerdeki “güvensizlik ve başarısızlık korkuları”, çocuklukta yaşanan korku ve kaygı durumları ile yakından alakalıdır ve yüksek inancın gelişmesinde olumsuz bir rol oynarlar. Kendisini güvensiz, korkak ve kaygı içerisinde gören çocuk ya da genç, bu olumsuz duygu durumlarından kurtulma adına aklın ve vicdanın asla onay vermeyeceği aşırılıklara, yanlış davranış kalıplarına girmeye yaklaşmış demektir. Kaygı ve korku durumlarından ancak kaygan zeminlerde yürümekle kurtulabileceğini ve kendisini sadece o şekilde ispatlayabileceğini zannederek yanlışlıklara dalacak, manevî hayattan uzaklaşacaktır.
Çocukta çekirdek halinde mevcut olan acelecilik, hırs, zulüm, zayıflık vb. duygular, şayet kaliteli ve yüksek seviyede bir dini eğitimle iyileştirilmez ise, çocuğun dini eğitimi önünde engeller oluşmuş demektir.
Ailede şiddetli geçimsizlik, işsizlik, yoksulluk, şiddet, eğitimsizlik gibi olumsuzluklar, öncelikle çocukları etkilemekte ve bu çocuklar ileriki yaşlarında dini hayata soğuk kalmaktadırlar. Bu açıdan ailelerin, bu saydığımız ve sayamadığımız maddi ve manevi problemleri öncelikle çözmesi, çocuklarının duygusal, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir.
Çocuk ve Hukukî Perspektif
Çocuğun fizikî, zihnî, ruhî ve hissî kötü muamele ve ihmalden uzak tutulması, bir yetişkinden az olmayacak tarzda haklarına riayet, özel bakım ve koruma önemlidir. Ebeveynlerin çocukları ile ilgili sorumlulukları çocuğun fizikî, zihnî, kalbî, ruhî ve hissî gelişim alanları ile ilgilidir. Ebeveynlerin çocuklarına karşı sevgi, şefkat ve ihtimam hisleri yeterli seviyede ise problem yoktur. Asıl problem çocuğun ebeveyni tarafından ihmal edilmesi, duygusal ve fiziksel şiddete maruz bırakılması, zihni, kalbi, ruhi ve insani potansiyellerinin sağlıklı bir şekilde geliştirilmemesidir.
Günümüz mer’i hukuku açısından baktığımızda, Medeni Kanunumuzun 340. maddesinde; “Anne baba çocuğun… zihinsel, ruhsal ve ahlâkî gelişimini sağlar ve korur” denmektedir. Yine Medeni Kanunun 341. maddesinde ise, ebeveynlerin çocuklarına dini eğitim verme hakkını sınırlayacak her türlü sözleşmenin geçersiz olduğunu belirtmektedir.[26]
Görüldüğü üzere Medeni Kanunumuzda çocukların dini eğitimi ile ilgili bu düzenlemeler, ebeveynlere tanınmış bir hak olduğu kadar önemli ve ağır bir sorumluluktur da. Zira ebeveynlerin çocukları için gerçekleştirecekleri dini eğitim ve öğretim içerisinde, ahlâk ve adalet esasları mevcut olacak, temizlik, anne-babaya itaat, iyi insan olma, çevre ile güzel geçinme, her türlü aşırılıklardan ve zararlı durumlardan uzak kalma, vb. gibi emir ve esaslar yer alacaktır. Dinimiz bu ve burada henüz sayamadığımız diğer güzel özellikler açısından son derecede temayüz etmiştir. Kur’ân-ı Kerîm baştanbaşa güzel ahlâk, edep, terbiye, adalet ve doğruluk esasları ile süslü bir mecelle, kodlar ve kanunlar mecmuasıdır.[27]
Sonuç
Aile toplumun en önemli kurumudur. Toplumda yaygınlaşan şiddet aileyi de tehdit etmektedir. Bu açıdan, çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havası içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliği açıktır. Çocuğun toplumda başarılı bir hayat sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanması, barış, kadirşinaslık, hoşgörü, hürriyet, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesi önemlidir.
Çocuk ve ergenlerin fiziksel, duygusal ve cinsel şiddete maruz kalmamaları, çocukların şiddete yönelmemeleri için müdahale programlarına ivedilikle gereksinim vardır. Çocuğun şahsiyeti üzerindeki yıkıcı etkisinden ötürü aile içi şiddet konusunun ayrıntılı şekilde ele alınmasında fayda bulunmaktadır. Pozitif çevre ortamının oluşturulması, çocukların iletişim becerilerinin arttırılması, stresle başa çıkabilmeleri ve duygularını kontrol edebilmeleri gibi yaşam becerilerinin geliştirilmesine ilişkin yapıcı programlara gereksinim vardır.[28]
Şiddetin yaygınlaşmasında ve sıradanlaşmasında başta televizyon ve internet olmak üzere medya kültürünün çocuklar ve gençler üzerindeki -şayet dikkat edilmez ise- etkisinin olumsuz bir hale dönüşebileceği görülmelidir. Yabancı yayınların göreceli fazlalığı, kaliteli dini yayınların eksikliği, yerli programlarda hikmet ve hakikat boyutlarının zayıflığı, bütün bunlara ilave olarak bir de ebeveynlerin ihmalkârlığı ve bilgisizliği, çocuklarımızı ve gençlerimizi kendi başlarına önleyemeyecekleri tehlikelerle karşı karşıya bırakmaktadır.
Dini ve ahlâkî değerlerimizi çocuklarımıza ve gençlerimize, önce ebeveynler olarak bizlerin, sonra da okul ve yaygın medya vasıtaları ile verebilmenin yollarını arayıp bulmamız gerekmektedir. Bu, gelecek nesle sahip çıkma meselesidir. Dolayısı ile sadece ebeveynler değil, ülke, millet ve devlet olarak da bu konuda sorumluluklarımız bulunmaktadır.
Neslin yüksek ahlâkı benimseyip ikinci bir fıtrat haline
getirmesini temin eden programların, marufun korunması ve münkerin izalesi ile
ilgili yeni projelerin, halkımıza ve bütün insanlığa aydınlık bir yol oluşturma
yönünde cehd ve gayretlerin artması, Allâh’ın izni ve inayeti ile gelecekte
mutlu, özgüveni tam, ruhsal ve ahlâkî esenliğe ulaşmış, haklarının toplum ve
devlet eliyle tesis edildiği yüksek nesillerin yetişmesi dileği ile…
Kaynaklar:
- Alpar, M. Bülent, Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması Ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Hakkında 182 Sayılı ILO Sözleşmesi İle İlgili Çalışma Hayatı Mevzuatı.
- Berki, Şakir, Türk Medeni Kanununda Velayetin Küçüğün Şahıs ve Malları Bakımından Şümulü, Yargıçoğlu Matbaası, Ankara-1970.
- Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin Çocuk Haklarına dair Sözleşmeye ilişkin Genel Yorumları, Uluslararası Çocuk Merkezi Çocuk Hakları Serisi 10, 50. Oturum-Cenevre, Bilkent Üniversitesi, 2009.
- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Uygulamasının İzlenmesi Hükümet Dışı Kuruluşlar Raporu Çocuk Hakları Serisi 8, Ankara-2008.
- Dönertaş, Melda; Aksel, Eda Şeyda, “Çocuğun Katılım Hakkına Yönelik Bir Eğitim Denemesi”, I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi, Yetişkin Bildirileri Kitabı, Çocuk Vakfı Yay., İst.-2011.
- Dünya Çocukların Ticari Amaçlarla Cinsel İstismarına Karşı Üçüncü Kongresi Katılım Raporu Rio De Janeiro, Brezilya-2008.
- Ensaroğlu, Yılmaz, İnsan Hakları Ve Demokratikleşme Bağlamında Yeni Anayasa Paketi, SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Eylül 2010.
- Girgin, Aytekin; Kurnaz, Ali; Zobu, Oğuzhan, “Erken Çocukluk Eğitimi ve Aile Eğitiminin Önemi”, I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi, Yetişkin Bildirileri Kitabı, Çocuk Vakfı Yay., İst.-2011.
- Görmez, K; Bayat, B; Sezal, İ; Göka, E; Köse, R; Özcan, Y.Z.; Kutlugün, D; Sarımeşeli, M; Kentli, K; Cavcav, D., Aile İçinde ve Toplumsal Alanda Şiddet, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları Bilim Serisi, Ankara-1998.
- Health Service Executive, Child Protection and Welfare Practice Handbook, Dublin-2011.
- Kalkan, Servet, Televizyon Yayınlarındaki Zararlı İçerikten Küçüğün Korunması, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008, s.16.
- Kılbaş, Şükran, “Çocuğun Boş Zamanı Değerlendirme ve Kültürlenme Hakkı”, I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi, Yetişkin Bildirileri Kitabı, Çocuk Vakfı Yay., İst.-2011.
- Kütübü Sitte
- Mutlu, Erol, Televizyon ve Toplum, TRT Kurumu Yayınları, Ankara-1999.
- Offıce Of The Minister For Children And Youth Affairs, Children First: National Guidelines for the Protection and Welfare of Children, Dublin-2009.
- Severin, Werner J. ve Tankard James W., Communication Theorise, Hastings House, New York-1979.
- Şengül, M. Zübeyir, Televizyon Yayınlarında Küçüklerin Korunması, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Ankara-2011.
- Toyran, Müge, Televizyon İzlemenin İlkokul Çocukları Üzerindeki Bazı Fiziksel ve Psikososyal Etkilerinin İncelenmesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Uzmanlık Tezi, Ankara, 2000.
- Türk Medeni Kanunu.
- www.bilgicagi.com
- www.mevzuat.adalet.gov.tr
- www.tbmm.gov.tr
- www.tib.gov.tr
[1] Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Uygulamasının İzlenmesi Hükümet Dışı Kuruluşlar Raporu Çocuk Hakları Serisi 8, Ankara-2008, s. 15.
[2] Kılbaş, Şükran, “Çocuğun Boş Zamanı Değerlendirme ve Kültürlenme Hakkı”, I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi, Yetişkin Bildirileri Kitabı, Çocuk Vakfı Yay., İst.-2011, C. 1, s. 250.
[3] Buhari, rikâk 1; Tirmizi, zühd 1 (2305).
[4] Ensaroğlu, Yılmaz, İnsan Hakları Ve Demokratikleşme Bağlamında Yeni Anayasa Paketi, SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Eylül 2010, s. 18.
[5] Dönertaş, Melda; Aksel, Eda Şeyda, “Çocuğun Katılım Hakkına Yönelik Bir Eğitim Denemesi”, I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi, Yetişkin Bildirileri Kitabı, Çocuk Vakfı Yay., İst.-2011, C. 1, s. 212.
[6] Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin Çocuk Haklarına dair Sözleşmeye ilişkin Genel Yorumları, Uluslararası Çocuk Merkezi Çocuk Hakları Serisi 10, 50. Oturum-Cenevre, Bilkent Üniversitesi, 2009, s. 39.
[7] Buhari, tefsir 4, menakıb 25, meğazi 50, 85; Tirmizi, tefsir, Feth (Nasr) (3359).
[8] A.y.
[9] http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1413_BOLUM%20I%20(0001-0150).pdf, s. 89.
[10] http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1413_BOLUM%20II%20(0151-0300).pdf, s. 178.
[11] Health Service Executive, Child Protection and Welfare Practice Handbook, Dublin-2011, s. 14.
[12] Health Service Executive, a.g.e., s. 10-12.
[13] Offıce Of The Minister For Children And Youth Affairs, Children First: National Guidelines for the Protection and Welfare of Children, Dublin-2009, s. 12.
[14] Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin Çocuk Haklarına dair Sözleşmeye ilişkin Genel Yorumları, s. 7.
[15] Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5.
[16] Toyran, Müge, Televizyon İzlemenin İlkokul Çocukları Üzerindeki Bazı Fiziksel ve Psikososyal Etkilerinin İncelenmesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Uzmanlık Tezi, Ankara-2000, s. 4.
[17] Şengül, M. Zübeyir, Televizyon Yayınlarında Küçüklerin Korunması, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Ankara-2011, s. 20.
[18] Kalkan, Servet, Televizyon Yayınlarındaki Zararlı İçerikten Küçüğün Korunması, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara-2008, s.16.
[19] Şengül, s. 61.
TÜRK CEZA KANUNU YEDİNCİ BÖLÜM
Genel Ahlaka Karşı Suçlar
Müstehcenlik
Madde 226-
(1) a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,
Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
[20] Şengül, a.y.
[21] Şengül, s. 109.
[22] Mutlu, Erol, Televizyon ve Toplum, TRT Kurumu Yayınları, Ankara-1999, s. 126.
[23] Severin, Werner J. ve Tankard James W., Communication Theorise, Hastings House, New York-1979, s. 261.
[24] Görmez K; Bayat, B; Sezal, İ; Göka, E; Köse, R; Özcan, Y.Z.; Kutlugün, D; Sarımeşeli, M; Kentli, K; Cavcav, D., Aile İçinde ve Toplumsal Alanda Şiddet, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları Bilim Serisi, Ankara-1998, s. 240.
[25] http://www.tib.gov.tr/tr/
[26] Resmi Gazete, 24607 sayı, 8.12.2001 tarih ve 4721 Numaralı Türk Medeni Kanunu, md. 340 ve 341.
[27] Berki, Şakir, Türk Medeni Kanununda Velayetin Küçüğün Şahıs ve Malları Bakımından Şümulü, Yargıçoğlu Matbaası, Ankara-1970, ss. 42-43.
[28] Çocuk Haklarında Dair Sözleşmenin Uygulamasının İzlenmesi Hükümet Dışı Kuruluşlar Raporu Çocuk Hakları Serisi 8, s. 25.
© Her hakkı mahfuzdur. İşbu web sitesi ve içeriğine ilişkin tüm fikrî haklar ile her türlü telif hakları www.dinveilim.com sitesine ait olup, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tâbidir. www.dinveilim.com internet sayfalarındaki yazıların, bütün olarak elektronik ya da matbu bir ortamda yayımlanması yasaktır. Ancak www.dinveilim.com sitesinde yer aldığının belirtilmesi ve doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazılardan kısa bölümler iktibas edilebilir.