Musa Kazım GÜLÇÜR
1 Mayıs/2019
İçindekiler
2. Yalan Ahlâkındaki Tehlike. 4
3. Dikkatin Yoğunlaştırılması Gereken Bir Dönem: Ergenlik. 4
4. Yalanı Önleme Konusunda Neler Yapılabilir?. 6
c. Problem Çözme Tekniği Uygulayın. 7
Giriş

Cenâb-ı Allâh Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri kaydedici melekler ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek (yapılanları) alıp kaydetmektedir. İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.” (Kaf, 50/17-18)

Bu hususla ilgili diğer âyet-i kerîme Enâm Suresi’nde şöyledir: “Allâh, kullarının üzerinde (yegâne) kahr-u galebe (ve tasarruf) sahibidir. Size bekçi (melek)ler yolluyor.” (Enâm, 6/61).
Bu âyet-i kerimede yer alan “kâhir” kelimesi ile Cenab-ı Hakk’ın yön bakımından değil ama hakimiyet ve kudret bakımından üstünlüğü kastedilmektedir. Çünkü Cenab-ı Allâh Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri zıddı bulunmaktan münezzeh, benzeri olmaktan ve şekilden uzak bir müdebbirdir.

Bu konuyu beyan eden diğer bir âyet-i kerîme ise İnfitar suresinde şöyledir: “Hâlbuki üzerinizde, muhakkak ki (Allah indinde) değerli bekçiler, çok şerefli yazıcılar vardır. Her ne yaparsanız bilmekte (kaydetmekte)dirler.” (İnfitar, 82/10-12).
Amellerin kaydedilmesi ile ilgili olarak aktarmak istediğimiz son âyet-i kerîme de şöyledir: “(Amellerin yazılı olduğu) kitap ortaya getirilir. Görürsün ki günahkârlar onun içinde (yazılı) olanlardan (müthiş) korkudadırlar. ‘Eyvah bize’, derler, ‘bu kitaba ne olmuş, küçük büyük hiçbir şey bırakmayıp onları saymış!’ Onlar (bütün) işlediklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiçbir (kimseye) haksızlık etmez.” (Kehf, 18/49).
Bu âyet-i kerîmede, insanların işledikleri her bir şeyin yazılmış olacağından şikâyet edecekleri beyan buyurulmaktadır. Ancak, hiçbir kimse zulme uğramaktan şikâyet edemeyecektir. O bakımdan bizlerin küçük ve önemsiz bulduğumuz yanlışlıklardan alabildiğine sakınmamızda büyük fayda bulunmaktadır. Çünkü küçük günahlar, sahipleri aleyhine toplanıp bir araya gelir ve sonunda da o kimseyi helak ederler.
Amellerin bu şekilde kayıt altına alınması, insan davranışları açısından etkili bir yoldur. Çünkü insanlara göre hesaba çekilme ya da hesap vermenin en uygun yolu, somut delillerle birlikte yazılı bir belgenin ortaya konmasıdır. İşte kıyamet gününde hesaba çekilme anında, insanlar böyle bir uygulamayla muhatap olacaklardır. Hesaba çekilenler için, dağıtılan kitaplar ve melekler hazır olacak ve o melekler lehte veya aleyhte şahitlik yapacaklardır.
Peygamber Efendimiz (sas) de bu melekler arasındaki derece farkına dikkat çekerek şu izahı yapmaktadır:
“İyilikleri yazan melek kişinin sağında, kötülüklerin yazıcısı ise solundadır. İyilikleri yazan melek, (derecesi itibarı ile) kötülükleri yazan meleğin üzerindedir. Kişi bir iyilik işledi mi sağda bulunan melek onu on misliyle yazar. Kişi bir kötülük işlediğinde ise sağda bulunan melek, solda bulunan meleğe: “Belki tesbih eder ya da mağfiret diler, sen ona ilişme” der. (Muhammed b. Harun er-Rüyani, Müsnedu’r-Rayani, 2/286, Hadis no: 1215, Müessesetü Kurtuba-1995)
Bir başka defasında ise Resülullah (sas), bu iki meleğin çalışma keyfiyetleri ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“Senin (üzerinde görevli) iki meleğinin oturduğu yer, dişlerinin üzeridir. Dilin onların kalemi, tükürüğün onların mürekkebidir.” (Deylemi, Firdevs, 1/105, Hadis no: 351, Dâru’l-Kütübi’l-İlmî, Beyrut-1986)
Hayatın her alanında doğru sözlü olma ve doğru söylemenin ehemmiyeti açıktır. Doğru sözlü olmanın sonucu ile ilgili Kur’ânî beyân şu şekildedir:
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab, 33/70-71)
Diyebiliriz ki bu iki husus yani “Allâh’tan sakınma” ve “doğru söz söyleme” İslâm ahlâkını bütünüyle içine almakta; iyi, yararlı ve erdemli olmanın mayasını oluşturmakta ve insanın iyiliğe giden yoldaki kaderini çizmektedir. Zira saadete açılan iki kapı vardır; Birincisi, hayatın ilâhî emirler doğrultusunda Allâh’tan sakınılarak düzene sokulması, ikincisi ise, Allah’a ve Peygamberine itaatle doğru söz söyleme ve ilâhî mağfirete erişmedir.
1. Önlemler Alma

Yalandan kaçınma ve doğru sözlü olmada yardımcı bir unsur, doğru insanlarla oturup kalkmadır. Bu hususun ehemmiyetini beyan eden âyet-i kerîme şu şekildedir:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 9/119)
Nakletmeye çalıştığımız âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler açısından baktığımızda, bilhassa da ergenlik dönemindeki çocuklarımızın yalana alışmamaları ve devam etmemeleri için bazı önlemler almamızın gereği sanırız açıktır. Şurası kabul edilecektir ki, doğruluk ahlâkının tesisi için öncelikle ebeveynlerin kendileri yalana başvurmamalıdırlar. Şayet bir evde çocuk yalan söylüyorsa, büyük bir ihtimalle bu çocuk büyükleri tarafından yalan söylemek zorunda bırakılmaktadır. Bu durumun pek çok sebebi olabilir. Bazılarını sıralamaya çalışalım:
- Acaba çocuklara “tamam yapacağım” vb. şekilde verilen sözler yerine getiriliyor mu?
- Çocuk herhangi bir istekte bulunduğunda ebeveynler: “Tamam, hallederiz” deyip geçiştiriyorlar mı?
- Mesela telefon çaldığında anne ya da baba: “Yavrum, telefona bak, filanca arıyorsa benim evde olmadığımı söyle!” denilerek çocukta yalancılığın temelleri mi atılıyor?
Kişisel kazanım için yalan söylediğimizde, amigdalamız[1] yalan söylemeye yatkın hale gelmemizi sınırlayan ve engelleyen bir hoşnutsuzluk hissi üretir. Ancak, bu hoşnutsuzluk hissi, yalan söylemeye devam ettikçe azalır ve ne kadar azalırsa da yalanlarımız o kadar büyük olur. Dolayısı ile bu durum, küçük sahtekârlık eylemlerinin daha önemli yalanlara doğru gittiği “kaygan bir eğime” yol açabilir.
Aslında sadece dış dünya ile alakalı yalanlardan değil, ama aynı zamanda iç dünyamızda da doğruluğun peşinde olmamız gerekmektedir. Bu açıdan iç dünyamızda hissettiklerimiz ile dış dünyaya yansıyan sözlerimizin paralellik arz etmesi gerektiği açıktır. Bu durumla ilgili olabileceğini düşündüğüm, Efendimiz (sas) ile sahabeden Haris b. Malik arasında geçen bir diyalogu aktarmak istiyorum:
Hz. Peygamber s. Haris b. Malik ile karşılaştığı bir gün de ona sorar: “Nasıl sabahladın?” Cevap verir Haris: “Allah’a tam olarak inançlı bir şekilde sabahladım.”
Hz. Peygamber (sas): “Ne söylediğine dikkat et Haris! Çünkü her şeyin bir hakikati olmalıdır. Senin bu inancının hakikati (gerçeği) nedir?”
Haris cevap verir: “Benliğim dünyadan yüz çevirdi. Bu sebeple geceleri uykusuz, gündüzleri de aç ve susuz kalıyorum. Sanki Rabbimin arşını açık bir şekilde görüyorum. Sanki Cennet ehlinin gezintilerini, Cehennem ehlinin de ağlayış ve feryatlarını görüyor ve duyuyorum.”
Rasul-i Ekrem (sas): “Haris, bu halini muhafaza et. Çünkü meseleyi anlamışsın.” buyurdu. (İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-Gabe, C. 1, s. 635, Haris b Malik (No. 957) Dâru’l-Kütübi’l-İlmî, trsz.)
2. Yalan Ahlâkındaki Tehlike
Tabiinden Safvan b. Süleym’den rivayet edildiğine göre bir gün bir zat Rasul-i Ekrem’e şunu sormuş: “İnançlı bir insan korkak olabilir mi?” Rasul-i Ekrem (sas): “Evet” buyurmuş. Bu zat sorusuna devamla: “Peki herhangi bir Müslüman cimri olabilir mi?” Efendimiz yine “Evet” buyurmuşlar. Son olarak: “Bir Müslüman yalancı olabilir mi?” diye sorulunca ise: “Hayır” demiştir. (Muvatta, Kelam, 19)
Abdullah b. Mesud (ra) ise, Efendimizin (sas) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Doğruluk insanı hayra götürür, hayırlı güzel şeyler de insanı cennete götürür. Doğruluğu kendisine ahlak edinen kişi artık sıddık vasfını kazanır. Yalancılık ise insanı muhakkak şerre götürür. Şer de insanı cehenneme götürür. Yalancılık artık bir kişinin özelliği haline gelirse de o kişi Allah yanında yalancı olarak yazılır.” (Buhari, Edeb, 69)
3. Dikkatin Yoğunlaştırılması Gereken Bir Dönem: Ergenlik
Ergenlik çağındaki gençlerin yalanları, daha çok bir problemle veya tatsız bir durumla başa çıkabilmek amacıyla başvurdukları aslında boş ve gereksiz gayretlerdir. Ergenlik çağındaki gencin problemleri ne kadar fazlaysa ve bunları çözmekte ne kadar zorlanıyorsa, çare olarak yalana başvurma eğilimi de o kadar güçlüdür. Ancak yalan söylemek hem işe yaramaz hem de problem çevriminin giderek genişlemesine yol açar. Mesela:
- Anne-baba çocuğa nereye gittiğini sorar.
- Çocuk yalan söyler. (Birinci yalan.)
- Anne-baba her şeyi daha iyi bilir ve çocuğa karşı çıkar.
- Çocuk birinci yalanını örtmek için yeniden yalan söyler. (İkinci yalana geldik.)
- Anne-baba ceza verir.
- Çocuk bu cezayı yalan söylerken yakalanmasıyla ilişkilendirir. (Üçüncü yalanı hazırlar.)
İsterseniz bunu bir diyalog haline getirelim:
-Ebeveyn: “Yavrucuğum nereye gidiyorsun?”
-Çocuk: “Anne, arkadaşlarımla kütüphanede buluşacaktık!”
– Ebeveyn: “İyi ama, bugün okullar tatil!”
-Çocuk: “Ama anne, arkadaşlar kütüphanenin bugün açık olacağını söylemişlerdi!” (Aslında arkadaşları böyle bir şey söylememiştir.)
– Ebeveyn: “Bunu sana hangi arkadaşın söyledi. Dur ona bir telefon edelim bakalım!”
Tahmin edeceğiniz gibi kısa bir araştırma çocuğun yalan söylediğini ortaya koyar. Ebeveynlerin bu duruma canları sıkılmış ve çocuklarına mesela ‘hak mahrumiyeti’ gibi bir ceza hazırlamışlardır. Çocuk ise, yalan konusu tedavi edilmedikçe, arkadaşlarına aldığı ceza konusunda yeni bir yalan hazırlamakla meşgul olacak, yani yalan söyleme tavrı devam edecektir.
Arkadaşlara söylenen yalanlar psikolojik açıdan her zaman endişe kaynağıdır. Çünkü bu tür yalanlar derinde yatan psikolojik bir rahatsızlığa da işaret eder. Eğer ergenlik çağındaki çocuk akranlarıyla ilişkilerinde sürekli yalan söylemekte ısrar ediyorsa, bu önemli bir problemin belirtisi olabilir. O da yalan söylemenin alışkanlık haline getirilmiş olması, neticede de sosyal yalancılığa dönüşmesi, hayalle gerçeğin birbirinden ayırt edilememesi ve çoğu kez ergen gençlerin kendi yalanlarına kendilerinin de inanmasıdır. Bu şekilde bireyin kendine yalan söylemesi ve bu yalana bir de inanması, üzerinde durulması gereken ciddi ve psikolojik bir problemdir.
Bu böyle sürüp giderse, mutsuzlukla söylenilen yalanlar sonunda güveni yıkar ve ergenle ebeveyn, ergenle akranları ve ergenle yetişkinler topluluğu arasında engeller meydana getirir. Yalan söyleyen çocuk şüphe altında kalır, insanlar kendisine güvenmez olur, güvenilmediği için de bir miktar dışlanır. Kısacası kendini ciddi bir kıskaca almıştır.
4. Yalanı Önleme Konusunda Neler Yapılabilir?
Efendimiz (sas) buyuruyor: “Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münafık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terk edinceye kadar o kişide münafıklıktan bir sıfat bulunmuş olur: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman ona ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verince sözünden döner. Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar.” (Buhari, İman, 24)
Bir çocuk ya da ergenlik dönemindeki bir genç, daha çok ya yanlış yaptığı ya da ‘beni ayıplayacaklar’ diye inandığı bir durumu ört-bas etmek için yalan söyler. Çocuk henüz yalan söylemenin, uzun vadede gerçeği dile getirmekten çok daha fazla problemlere sebebiyet vereceğini öğrenememiştir.
Yalanlar genellikle çok çabuk açığa çıkartılır. Er ya da geç kendilerini belli ederler. Bu noktada ebeveyn bizzat yalanın içeriğine değil, çocuğu yalan söylemeye sevk eden konuya odaklanmalıdır.
Ergenlik çağındaki çocuğun yalan söylemesini, bir şeylerin iyi gitmediğinin göstergesi olarak almak faydalı olabilir. Ancak sadece buna yoğunlaşıp, yalan ahlâkın arkasındaki sebepleri de görmezlikten gelmemek gerekir. Bir demiryolu kavşağında yanıp sönen kırmızı ışık trenin geldiğini gösterir. Işığı dikkate alırsınız, ama aslında treni gözetlersiniz. Dolayısı ile bir yalan aracılığıyla çocuğunuzun size gönderdiği işaret, tıpkı rayların ötesinde dikkat edilmesi gereken başka bir olgunun bulunduğunun habercisinden başka bir şey olmayan kırmızı ışık gibidir.
a. Çocuğunuzla Konuşun
Çocuğunuzun yalan söylemesinin sizde meydana getirdiği incinme, öfke ve şaşkınlık gibi duygularınızı yendikten sonra yalanı gerektiren meselenin ne olduğunu anlamaya çalışın. İlk önce kendinize bazı sorular sorarak işe başlamanız iyi olur. Şöyle ki:
- Çocuğunuz size gerçeği söylediğinde eleştirileceğinden korktuğu için mi kendisine yeni yönler çizmeye çalışıyor?
- Arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde, üzerinde doğrudan konuşmak istemediği problemler mi yaşıyor?
- Kafasından geçenleri size anlatırsa sert bir ceza alacağından mı korkuyor?
- Ailede, belki de katı ve faydalı olmayan bazı kuralları yeniden gözden geçirmeniz mümkün mü?
Ergenlik çağındaki çocuğunuzun söylediği yalanların arkasında neler yatabileceği konusunda bütün tahminlerinizi araştırın. Çocuğunuzun gerçekte ne düşündüğünü ortaya çıkarmaya çalışın. Ergeninizdeki endişe kaynaklarını araştırmanın, çocuğa nasihat etmekle aynı şey olmadığını aklınızdan çıkarmayın. Dolayısıyla ağır bir çatışma sahnesi oluşturmayın. Onun size anlatmaya çalıştıklarını dikkatle dinleyin. Dikkatle dinlemek, satırların arasını da dinlemeyi gerektirebilir. Çoğunlukla, çocuğunuz kafasından geçenleri size azar azar ve dolambaçlı bir yolla aktaracaktır. Bunun için biraz da sabır lazımdır.
b. Derhal Ceza Vermeyin
Çocuğunuzun bir yalanını yakaladığınızda ilk tepkiniz bir ceza vermek olabilir. En yaygın cezalandırma yöntemi, bağırıp çağırmak, tehdit etmek veya verilmiş olan bazı hakları geri almaktır. Bu taktiklere öncelikle başvurmayın. Ceza tehdidi çocuğunuzu her zaman yalan söylemeye teşvik etmenin en kesin yoludur. Eğer çocuğunuz, sizin eleştirel baktığınızı ve onu katı bir şekilde yargıladığınızı hissederse, bilmeniz gerekenin en azını anlatacaktır. Sizin amacınız onun güvenini kazanmak olmalıdır. Eleştiri ve cezayla onu kendinizden uzaklaştırarak bunu yapamazsınız.
c. Problem Çözme Tekniği Uygulayın
Son olarak yalan söyleme davranışını düzeltmek için problem çözme tekniğini uygulayabilirsiniz. Bunun için, çocuğunuzun ne yapıp yapmadığına dair bazı notlar almanız gerekecektir. İlk olarak:
Çocuğunuzun yalan olarak kabul ettiğiniz davranışlarını sıralayın. Özel olayları, tam olarak ne söylendiğini ve yapıldığını yazın. Bunu rahat bir şekilde yapmak için bir sayfaya dik olarak üç eşit bölüm çizin. Ortadaki bölmeye çocuğunuzun söylediği yalanı yazın. Soldaki bölüme yalan söylemeden hemen önce ne olduğunu, sağdakine ise yalanın sonucunda ne olduğunu yazın. Bu tablo çocuğunuzun yalanlarıyla ilgili ipuçları verecektir.
Önünüzdeki bir ya da iki hafta boyunca, fark ettiğiniz yalanları yazarak çocuğunuzu izleyin.
Bu haftalar içinde, çocuğunuzun davranışlarına yoğunlaşarak yalan söylediğini düşündüğünüz anlarda, örneğin göz temasını kestiğinde yaptıklarına dikkat edin. Kardeşleri, öğretmeni ya da arkadaşlarının aileleriyle konuşarak yalan söyleyip söylemediğini kontrol edin. Hazırladığınız tabloda belli yalan türleri ağır basmaya başladığında, yaşıtlarına göre topluluk içi becerilerde onu nasıl değerlendirdiğinizi de düşünün.
Örneğin, kendinden yaşça küçük çocuklarla iyi anlaştığı halde, kendi yaşıtlarına nasıl davranacağını bilmiyor gibi mi görünüyor? Bu durumda kendi yaş grubu için gerekli toplumsal becerileri henüz öğrenememiş olduğunu düşünebilirsiniz.
Eğer tablonuz belli arkadaşlarla birlikteyken yalanların arttığını gösteriyorsa, bu arkadaşlarıyla görüşmesini azaltın ve olumsuz etkilerden uzak durması için başka etkinliklere yönlendirin. Bu, on dört yaşa kadar işe yarar bir çözümdür. Daha büyük bir çocuğunuz varsa, ona iyi örnek olmaya çabalayın.
Bir kere çocuğunuzun niçin yalan söylediğini anladıktan sonra, bu durumla nasıl başa çıkacağınızı da belirleyebilirsiniz. İşte bazı öneriler:
Bir bilgi eksikliği yüzünden yalan söyleyen küçük bir çocuk için öncelikle doğru bilgiyi sağlayın. Bu belki, kütüphaneye gidip birlikte araştırmak ya da evdeki kitaplardan gerekli bilgileri öğrenmek anlamına gelebilir.
Başkalarının yararı için söylenen yalanlarda, söz konusu durumla daha farklı bir şekilde başa çıkmanın yollarını birlikte düşünebilirsiniz.
Sonuç
“Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.” (Muvatta, Kelam 18)
Çocuğun, yalana alışmamasını temin etmek için dikkat edilmesi ve yapılması gereken hususları özetleyecek olursak;
- Anne-baba ve diğer yetişkinler çocuğun yanında şaka dahi olsa kesinlikle yalan söylememeli, bu açıdan çocuğa kötü örnek olmamalıdırlar. Eğer ebeveyn yalan söylüyorsa çocuk da yalan söyler ve bunu önlemek oldukça güç olur.
- Çocuğa gereken ilgi ve sevgi mutlaka gösterilmelidir.
- Çocuktan gücünün üstünde işler ve başarılar beklenmemeli ve buna zorlanmamalıdır.
- Çocuk başkaları ile karşılaştırılmamalı, aleyhte kıyaslamalar yapılmamalıdır. Yoksa, kendisi ile kıyaslanan çocuğa kin besleyecek, kendisini ondan üstün göstermek için yalan söylemeye başlayacaktır.
- Yalan söyleyen çocuğu dövmenin çözüm olmadığı bilinmeli, şiddet kullanılarak cezalandırılma yoluna gidilmemelidir. Bunlar çocuğu daha ihtiyatlı olmaya, yalanının çıkmaması için daha düzenbaz olmaya doğru götürür.
- Çocuk, doğruyu söylemenin kendisi için güç olduğu bir zamanda doğruyu söylemişse mutlaka övülmeli ve ödüllendirilmelidir. Böylece, ödülden memnuniyet duyacak ve onda doğru söyleme yer edecektir. Yalan söylediği zaman ise ona yalanın kötü bir şey olduğu, yalan söylemesinin büyüklerini üzdüğü ve bir dahaki sefere ondan mutlaka doğru konuşmasının beklendiği belirtilmelidir.
Faydalanılan Kaynaklar
Lawrence Bauman, Çocuğunuz Ergenlik Çağında, Çev. Banu Mahir, İst.–1998.
Michael Martin–Cynthia Waltman-Greenwood, Çocuğunuzun Okulla İlgili Sorunlarını Çözebilirsiniz, Çev. Fatma Zengin Dağıdır, Sistem Yayıncılık, İstanbul-2000.
Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, Sönmez Yayınevi, Samsun-1993.

[1] Amigdala (Latince: corpus amygdaloideum), beynin medial temporal lobunun derinlerinde yerleşen nöronların oluşturduğu badem şeklindeki beyin bölümüdür. Duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşmasındaki primer role sahip bir bölgedir. Limbik sistemin bir parçası olan ve başta korku olmak üzere, duyguların denetiminden sorumlu olan amigdala; sempatik sinir sistemin aktivasyonu için hipotalamusu, refleksleri artırmak için talamik retiküler nükleusu, yüzde korku ifadesinin oluşması için fasial ve trigeminal sinir nükleuslarını uyarır. Ayrıca dopamin, noradrenalin ve adrenalin salgılanması için ventral tegmental bölge ile locus coeruleus ve laterodorsal tegmental nucleusa da çeşitli uyaranlar yollar.
© Her hakkı mahfuzdur. İşbu web sitesi ve içeriğine ilişkin tüm fikrî haklar ile her türlü telif hakları www.dinveilim.com sitesine ait olup, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tâbidir. www.dinveilim.com internet sayfalarındaki yazıların, bütün olarak elektronik ya da matbu bir ortamda yayımlanması yasaktır. Ancak www.dinveilim.com sitesinde yer aldığının belirtilmesi ve doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazılardan kısa bölümler iktibas edilebilir.