Dağıstan’ın Dini–Siyasi Yakın Tarihi I

Musa Kazım GÜLÇÜR

15 Ağustos/2019

Giriş

Kafkasya Bölgesi ve Dağıstan

Dağıstan, Kafkasya’nın bütünlüğü içerisinde “Kuzey Kafkasya” mıntıkasına dâhildir. Kuzeyinde Kalmuk Özerk Cumhuriyeti, doğusunda Hazar denizi, güneyinde Azerbaycan, güneybatısında Gürcistan, batı ve kuzeybatısında Çeçenistan ve Kuzey Kafkasya ile çevrili olan Dağıstan Özerk Cumhuriyeti’nin yüzölçümü 50.300 km2, nüfusu yaklaşık 2 milyon, başşehri Mahaçkale (bir milyona yaklaşan nüfus), diğer önemli şehirleri Derbend, Buynak, Hasavyurt, Kızılyar ve İzerbaş’tır.

A. Dağıstan’ın Coğrafi Durumu

Dağıstan, adının da ifade ettiği gibi dağlık bir ülkedir. Güney–batısında, güneydoğu–kuzeybatı doğrultusunda uzanan Kafkas dağlarının 3000 metreyi aşan yüksek zirveleri vardır. Bunların eteğinde, yükseltisi 500 ile 1000 metre arasında değişen tepelerin de bulunduğu dalgalı bir plato yer alır[1]. Tabiî vaziyeti itibariyle Dağıstan’ın bu platosu tamamen çıplak sayılır. Ancak Hazar denizine doğru alçalan batı eğimi ise ormanlıktır[2].

Dağıstan coğrafî olarak beş bölgeye ayrılabilir:

Birinci bölgede Kafkas dağları yer alır. Dağlar arasından Hazar denizine akan ırmaklar buralarda derin vadiler ve uçurumlar açmıştır.

İkinci bölgede 20–40 km. genişliğinde bir kemer meydana getiren yukarıda işaret ettiğimiz dalgalı plato yer alır.

Üçüncü bölge 3–32 km. genişliğindeki kıyı düzlüğüdür[3]. İşte bu güzergâh Derbent mevkiinde dar bir geçit halini alır. Bu geçit adeta bir kapıdır. Bu sebeple Araplar buraya “bâbü’l–ebvâb” demişlerdir. Bu kapıya hâkim olan, güzergâhın anahtarını ele geçirmiş sayılır[4].

Dördüncü bölge ise Terek ırmağı ve deltasının aşağısındaki bataklık bölümdür. Toprak genellikle tuzlu ve bataklıktır. Deltanın hemen önünde uzun ve kumlu Agrahanski yarımadası uzanır.

Beşinci bölgede, kuzey–güney doğrultusunda uzanan alçak tepeler ve fazla derin olmayan çukurlar yer alır[5].

Dağıstan, dört ırmağın (Terek, Kuma, Sulak, Kür) vücuda getirdiği derin vadilerle ayrılmıştır. Vadide oturmayanlar, hayvancılık ile geçinmeye çalışmaktadırlar, ancak kışın da ovalara inmeye mecburdurlar. İşte bu vaziyet yani Dağıstan’ın ovaya muhtaç ve bağlı olması iktisadi bünyenin bir zaafını teşkil etmektedir ve Rus’lar bu zaaftan çok iyi istifade etmişlerdir[6]. Hayvancılık dışında, Dağıstan bölgesinde tuz istihsali, bağcılık, konservecilik ve özellikle balıkçılığın ileri olduğu[7] öne sürülse de bu durumun en az 40–50 sene kadar önceki durumu yansıttığı rahatlıkla söylenebilir.

B. Dağıstan’ın Ekonomik Durumu

Ekonominin bugünkü karmaşık vaziyetinin temelleri, önceki yönetimlerin uygulamış olduğu ekonomik yapıya dayanmaktadır. Bu ekonomik sisteme göre Cumhuriyetin her bir bölgesi tek ürün yetiştirmektedir.

Mesela Azerbaycan’ın Lenkeran bölgesi her tür ziraî üretime müsait tropik sayılabilecek bir bölge olmasına rağmen yönetim, 3,5 milyonluk Rus ordusunun lahana ihtiyacını bu bölgeden istihsal etmiştir. Yine Dağıstan’ın Derbent bölgesine de Cumhuriyetteki büyük şarap fabrikalarının üzüm ihtiyacını karşılaması için üzüm yetiştirme vazifesi verilmiştir.

Kolhozlar[8] ve Sovhozlarla[9] fertlerin neredeyse tamamı devlet işçisi halindeyken, Glasnost (açıklık) ve Prestroika (yeniden yapılanma) ile özellikle Mohaçkale, Derbent, Buynaks­ki ve Kızılyar şehir halkları kendilerini serbest rekabete dayalı liberal ekonomik yapının çarkları arasında kalmış, mecburen pragmatist/faydacı anlayışa yönelmişlerdir.

Demokrasi öncesi komünist yönetim, hemen her ferdi devlet işçisi saymıştır. Bunun karşılığında da yeme–içme, barınma, sağlık, eğitim vb. temel ihtiyaçlar asgari ölçüde karşılanmaya çalışılmıştır. Ancak bu ekonomik yapı bilindiği üzere daha fazla dayanamamıştır. Bilhassa özel mülkiyet ve özel teşebbüs yokluğu –ki hala yoktur– “sermaye–emek–kâr” ya da “ürün” üçlüsünün tıkanmasına neden olmuştur.

C. I. Dünya Savaşından II. Dünya Savaşına Kadar Dağıstan’ın Dini–Siyasi Yakın Tarihi

Bolşevik ihtilali ve Dağıstan

Bu bölgede meydana gelen yakın tarihî olayların gerisinde bulunan saikler, büyük ölçüde din kaynaklıdır denilebilir. Yani vatanı savunma ya da bağımsızlık hareketleri dinî gayretle iç içedir. Bu nedenle bağımsızlık hareketlerine bu bölgeye has olarak “müridizm” savaş­la­rı da denmiştir (“Müridizm” konusu “Dağıstan’da Din Eğitim ve Öğretimi II”başlıklı yazıda ele alınacaktır). Kosok’a göre[10] Kuzey Kafkasya’da ilk ayak­lan­ma, ko­mü­nistlerin tecavüzlerine karşı dinî müdafaa etmek gayesiyle yapıl­mıştır.

İslâm dinînin bu topraklara girişi oldukça erken dönemlerde, 647 yı­lın­da­dır. 800 yı­lına ka­dar yani 150 yıl zarfında İslâm dinî Dağıstan ve Çeçenistan mın­tı­ka­la­rına yayılmıştır. Araplar tarafından İslâmlaştırılan Güney Kafkasya ile Kuzey Kaf­kas­ya’nın doğu kısmı (Dağıstanlılar ve Çeçenler) Şafii mezhebini, buna mukabil Tatarlar ve Türkler tarafından Müslümanlaştırılan Batı Kafkaslılar (Adigeler, Asetinler ve Abhazlar) kâmilen Hanefî mezhebini benimsemişlerdir[11].

İşte böylesine erken sayılabilecek bir dönemde İslâm’ı kabul eden Dağıstan halkının, yakın tarihî dönemi ise nispeten karışıklıklarla geçmiştir.

Lenin[12] hükümeti, 1917 sonlarında Grozni ve Bakü petrol kuyularına ulaşabilmek için Astırhan yoluyla Kızılyar bölgesine, Şamilkale (Petrovsk) üzerinden de Dağıstan’a kızıl ordu tümenleri sevk etti[13]. Dağıstan, bu zor durumdan Türk ordusunun gösterdiği büyük fedakârlık neticesinde kurtuldu. Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı Yusuf İzzet Paşa’ya, Kuzey Kafkasya’nın tabi sınırları içinde bir an evvel kurulmasını temin hususunda, İstanbul Hükümeti tarafından geniş salahiyet verildi. Böylece Türk Genelkurmayının yardımıyla Dağıstan’da Şamil alayları teşkil edildi. Ancak bu sırada Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı resmen bildirildi. İtilaf kuvvetlerinin baskısı üzerine Dağıstan’a gelişleri henüz iki ayı bulmamış Kafkasya’daki Türk askeri birlikleri İstanbul’a geri dönmek mecburiyetinde kaldı.

1. Bolşevik İhtilali Sonrası Dağıstan

Bolşevik ihtilali sonrası Kuzey Kafkasya Dağlıları Birliği 2. Kongresi

Ancak 1917 Bolşevik ihtilalinden hemen sonra Dağıstan Türkleri 20 Kasım 1917’de Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni kurmuş ve bu kuruluş da 11 Mayıs 1918’de dünyaya ilan edilmişti[14]. 1918 yılı yaz sonuna doğru Türk ve Alman orduları Güney Kafkasya topraklarına girdiğinde Kuzey Kafkasya Hükümeti heyetinin bir kısmı İstanbul’dan Tiflis’e gelmiş, Dışişleri Bakanı Haydar Bamat da antlaşmaları takip için Avrupa’da kalmıştı. Pşimaho Kosok ile Wassan–Giray Cabağı da Tiflis’e giderek orada bulunan Yusuf İzzet Paşa kumandasındaki ve daha ziyade Türkiye Çerkezlerinden müteşekkil Türk kuvvetlerinin Dağıstan seferini organize etmekteydi.

Yusuf İzzet Paşa

1918 yılı Ekim ayında bu kuvvetler Kuzey Kafkas gönüllüleri ile birlikte Derbent ve Peyetrovs’dan General Biçeharof kumandasındaki Kazak ve Ermeni birliklerini yenmişlerdi[15]. Dolayısıyla Mondros Mütarekesi neticesinde, 165 şehit, 362 yaralı ve 20’de kayıp vermiş ama savaşı kazanmış Türk ordusunun çekilmesiyle[16] Kuzey Kafkasya hükümeti zor durumda kalmış ve istifasını vermişti. Bu arada Rus General Denikin’in kuvvetleri Çeçenistan’a taarruz etmiş, Gayti ve Alhan–Yurt’ta kanlı çarpışmalar olmuştu. Pşimaho Kosok hükümetinin çekilmesi üzerine Rus generalleriyle daha kolay anlaşır ümidiyle Mikail Halil başkanlığa getirilmişti[17].

Osmanlı’nın Kafkas İslam Ordusu 1918’de Dağıstan’da

Bu çarpışmalar devam ederken diğer taraftan enteresan bir şekilde Stalin’in ağzından Dağıstan halkının hürriyet mücadelesini tebrik eden radyo yayınları yapılıyordu[18]. Aynı zamanda da Bolşevikler Kuzey Kafkasya’da gizli bir komünist teşkilatı kurmuş başına da Celal Korkmaz’ı getirmişlerdi. Bu zat bir kısım gençleri başına toplamış, ama bir türlü halkın teveccühünü kazanamamıştı[19].

Maalesef çok mahdut bir miktarda da olsa İslâmiyet’in komünizme aykırı olmadığını iddia eden bazı din adamları bulunabildi. Bunlardan birisi de Ali Hoca ismindeki şahıstır. Mevcut bütün şüphelere rağmen bu mutaassıp Müslüman şöyle diyordu:

Bizimle Bolşevikler arasında düşmanlık yoktur. Dinîmize dokunmamaları şartıyla biz Bolşeviklerle ittifak akdettik. Onlar, dinî hürriyetimizin muhafazasında bize yardım edecek­ler­dir[20].

Ancak Ali Hoca, aldatıldığını çabuk anladı ve bu fikrinden geri döndü. Bolşevikler bunun üzerine yeni bir hileye başvurdular ve Dağıstan’a “Müslüman birlikler” dedikleri Astırhan Müfrezesini gönderdiler. Bu hile de işe yaramadı. Müfreze tamamen imha edildi[21].

2. Uzun Hacı

Uzun Hacı

Erel’e göre[22], 1917 inkılâbını takip eden üç yıllık devrede sağcı ya da solcu Rus’lara karşı yapılan müdafaa savaşlarının hepsinde, Uzun Hacı’nın azim ve kararlılığı müessir bir rol oynamıştır. Batı Dağıstan ile Çeçenistan’a has bir devlet mekanizması kurması üzerine halk Uzun Hacı’ya “imam” diye hitap etmeye başlamıştı.

Tewari’ye göre[23], Uzun Hacı sufî ve Nakşibendî tarikatına bağlı olup, şeriata dayalı teokratik bir Dağıstan–Çeçen emirliği tesis etmiştir. Uzun Hacı rahatsızlanınca 11 Mayıs 1920’de Kayış–Yurt’ta kurultay toplandı. Kurultaya hemen her taraftan heyetler gelmişti. Bunlar arasında Türk ordusu subaylarından İsmail Berkok, Aziz Meker ve Mustafa Şahin de bulunuyordu[24].

Fakat bütün bu gayretler Bolşevik istilasını durdurmaya yetmiyordu. Rusya, 27 Nisan 1920’de Gürcistan ve Ermenistan’a taarruz et­me­den önce Dağıstan bölgesine büyük kuvvetler sevk etmeye başladı. Dağıs­tan’ın en müstahkem askeri mevkileri sayılan Gunib, Hunzak ve Botlıh’a Rus askerleri yerleşti. Ancak Dağıstan’daki mukavemet boğaz boğaza devam ediyordu. 1921’de Gürcistan tamamen işgal edildi. Bu işgalden sonra dış ülkelerle ilişkisi tamamen kesilen Dağıstanlılar da bu mukadder akıbetten kurtulamamışlar, son istiklal cihadını da kaybetmişlerdir[25].

1917–1919 harpleri o kadar şiddetli olmuştu ki Dağlılar 20.000 şehit vermişlerdir. Bunların en az 1000 kadarı kadındır[26]. Hal böyle iken Bolşevikler yine de gerçek yüz ve niyetlerini gizleme ihtiyacı hissetmişlerdir. 1920 Kasım’ında Temir Han–Şura şehrine gelen Stalin, Dağıstan için şu güvenceleri vermiştir:

Dağıstan, kendi şartlarına, örf ve adetlerine göre hür kalacaktır. Biz, şeriatın Dağıstan halkı için önemini biliyoruz. Biz, Sovyet düşmanlarının, Şeriatı mahvedeceğimize dair yalanlar yaydıklarını da biliyoruz. Ben burada Rusya Sovyet Sosyalist Federal Cumhuriyeti adına beyan ediyorum ki bu iddiaların hepsi yalandır. Rusya hükümeti, herkesin kendi örf ve kanunlarına göre yaşamalarını garanti etmektedir. Sovyet hükümeti, Şeriatı da Rusya’da diğer insanlar arasında geçerli olan hukuk kuralları seviyesinde görmektedir. Bu durum Dağıstan halkının madem bir arzusudur, öyleyse onların gelenek ve adetleri muhafaza edilecektir[27].

3. Cami ve Medreselerin Kapatılması

Çok kısa bir zaman sonra bu beyanların da yalan olduğu anlaşıldı. Ruslar öncelikle, istila ederken, propagandalarından faydalandıkları din adamlarını, onlardan sonra da muhalif olanları tamamıyla yok ettiler. Bütün camiler ve medreseler kapatıldı. Diğer bütün mektepler de kaldırıldı. Başta Kur’an–ı Kerim olmak üzere, bütün mukaddes kitaplar toplatıldı. Bütün bu kitaplar Kuzey Kafkasya’nın muhtelif merkezlerinde, zorla toplatılmış ahali huzurunda merasimle ateşe verildi.

Camilerin hepsi “Tanrısızlar Teşkilatı”nın emrine verildi[28]. Pioneer Okulları[29] açıldı ve Komsomol Ocakları[30] teşkil edildi. 6–7 yaşındaki Pioneerler, ana–baba, ağabey ya da ablalarına karşı casus olarak yetiştirildi[31]. Hatta çocukları ailelerinden ayırarak komünist terbiyesi vermeye başladılar. İlk zamanlarda, maksada yalnız propaganda ile varmak istiyor gibi göründüler, ama çok geçmeden siyasî müdahale ve polis tazyiki kullanılmaya başlandı.

Din aleyhine yapılan tazyik, Komsomol teşkilatları ve NKVD[32] tahrikiyle hızla arttı. 1925’de 28, 1927’de 36, sonraki iki senede ise 116 ve 213 cami kapatıldı[33]. Tiyatro, sinema veya kolhoz deposu haline getirilen camilerden başka, kızıl tanrısızların 6.000 cami yıktıkları resmî vesikalarla sabittir[34]. 1913’te Dağıstan’da 360’ı ulucami olmak üzere toplam 2060 cami varken Komünist yönetim sırasında 1984 yılı itibarı ile bu sayı yirmi yediye düşmüştür[35].

4. Dağıstan’ın Parçalanması

Kuzey Kafkasyalıların mücadele kudretinin İslâm dinînden ve millî bir­­likten doğduğunu anlayan Sovyetler, dinî, millî ve iktisadi alanlarda ezici ted­­­birlere başvurdular. 20 Ocak 1921’de Kuzey Kafkasya, önce “Dağlılar Cum­­hu­riyeti” ve “Dağıstan” olarak ikiye ayrıldı. Daha sonra ise bir yıl bile geç­­­meden “Dağlılar Cumhuriyeti” altı parçaya bölündü. Bu suretle, 12 Ocak 1922’de “Karaçay–Çerkez”, 16 Ocak 1922’de “Kabartay–Balkar”, 27 Ocak 1922’de “Adige”, 20 Kasım 1922’de “Çeçenistan”, 7 Haziran 1924’te de “İnguşis­tan” ve “Şimalî Osetistan” muhtar eyaletleri teşekkül etti.

Ancak bununla da ye­ti­nilmedi. Milletin düşünen beyni mesabesinde olan münevver kadro ve din ule­ması ya öldürüldü veya Sibirya’daki temerküz kamplarına gön­de­ri­ldi. Dinî–millî eğitim ve öğretim çoktan yasak edilmişti. Moskova’nın Kafkasya’da yürüttüğü din aleyhtarı, istismarcı kolonizasyon siyasetine karşı umumî ayaklanmalar başladı. Pişman olmuş komünistlerden Nazır Katgan[36], etrafına topladığı aktif isyancılara güvenerek harekete geçti. İsyan evvela Nalçik ve Beştav mıntıkalarında başladı, kısa zamanda da genişledi. 1926–27 kışında Kafkasya’nın 3/4’ü Sovyet işgalinden kurtarılmıştı. Ancak isyan şiddetli bir şekilde bastırıldı, tabiatıyla idamlar, sürgünler ve tevkifler birbirini kovaladı[37].

1929 yılında Kuzey Kafkasya’da mecburî kolektifleştirme, kolhoz ve sovhoz sistemi tatbik edilmeye başlandı. Kuzey Kafkasyalılar, Sovyetlerin bu yeni hareketine “şeytanî icraat” adı vererek, buna karşı her Müslüman’ın mücadele etmesini farz telakki ediyorlardı. 1930 ilkbaharında tekrar umumî isyan patlak verdi. İsmail Kerti, İslâm Kosok, Abdülkerim Hasan, Muhtar Paşaoğlu, Şitti ve Hasan İstamul kardeşler bu büyük isyanda önde görünen önemli şahıslardır. Bu isyanda ağır çarpışmalar olmuş, Bolşevikler pek çok kayıp vermişlerdir. 1932 yılında İsmail Kerti ve arkadaşlarının kaleme aldığı ve az çok Avrupa basınına da akseden bildirgede önemli gördüğümüz bazı cümleler şöyledir:

“… Dinimiz ayaklar altına alındı. Aile hayatı imha edildi… Çok zengin olan vatanımızın ekonomik vaziyeti beş yıl içerisinde çok fenalaştı. Bütün zen­gin­liğimiz; ekmek, yün kumaş ve bez, orman, maden, petrolümüz Rus­ya’ya götürülüyor. Buna karşılık bize sadece vaat ve işkence veriliyor…”[38]

İsmail Kerti, vatandaşlarına karşı yapmış olduğu bir hitapta da: “… Hak ve hakikat, hürriyetimiz, mukaddes Kur’an–ı Kerim’in camilerimizin ve her ferdin ulvi hakkı için kötü hamimize karşı savaşarak…”[39] şeklindeki cümleleriyle ne için mücadele verdiklerini açıkça ortaya koymaktadır. Ancak yine de Kerti ve arkadaşları bu mücadelede başarılı olamamışlar, isyan bas­tı­rıl­mış, ardından da askeri mahkemeler binlerce insanı kurşuna dizmiş, on binler­cesini de Sibirya’nın esir kamplarına dağıtmıştır. Münevver kadronun bu umu­mî katliamından sonra dinî ve millî kültürün imhası işine yeniden hız ve­ril­­miştir. İslamiyet, aile, örf ve âdet gibi milleti ayakta tutan en mühim içtimai müesseselerin tahribi için her yola başvurulmuştur[40]. Kuzey Kafkasya, işte bu durumda ikinci dünya savaşına girmiştir.

5. İkinci Dünya Savaşı ve Dağıstan

İkinci dünya savaşı aslında Kuzey Kafkasya için ilk anlarda bir rahatlama meydana getirmişse de daha sonraları yeni facialara sebep olmuştur. Nazi Almanya’sının 1941 yılından itibaren Rus ordu­larına ağır kayıplar verdirerek Rusya içlerine doğru ilerlemesi, Moskova’ya hariçten bir darbe bekleyen Kafkas Müslümanlarını heyecanlandırmış, yer yer Alman ordularına iltihaklara ve bağımsızlık hareketlerine başlamalarına neden olmuştur. Ancak, özellikle Alman’ların 1942’deki Stalingrad hezimeti, harbin vaziyetini değiştirmiş ve Almanlar Rusya’da daha fazla tutunamayarak geri çekilmişlerdi. Daha önce Türk ordularının 1918 yılında çekilmesiyle zorda kalan Kafkas halkı, bu defa da Alman ordularının çekilmesiyle ikinci bir zorlukla karşı karşıya kalmışlardır.

1944 yılında Alman işgalinden kurtulmanın bayramını kutlayan Rus orduları, bayram şenliklerini izleyen halkı ani bir şekilde sararak bütün halkın tevkif edildiğini bildirmişler ve zorunlu göçe tabi tutmuşlardır. Karşı koymaya çalışanlar da imha edilmiştir. Hızal’ın belirttiğine göre[41] bir buçuk milyona yakın Kuzey Kafkasyalı Sibirya’nın ölüm kamplarına gönderilmiştir. Hızal[42], 1945 yılında da Moskova subaylarına teslim edilen 7000 Kuzey Kafkasyalının, Avusturya’nın Drau şehrinde, daha yola çıkarılmadan toptan imha edildiklerini belirtmektedir. Hatta bu facianın anısı için 24 Ekim 1960’da dikilen anıt kitabesinde şunların yazılı olduğu ifade edilmektedir: “Burada 28 Mayıs 1945’de 7000 Şimalî Kafkasyalı kadın ve çocukları ile birlikte Sovyet makamlarına teslim edildiler ve İslamiyet’e olan sadakatleri ile Kafkasya’nın istiklali ideallerine kurban gittiler.

Netice olarak şunu belirtmek isteriz ki, Kuzey Kafkasya’daki bağım­sız­lık hareketleri tamamen dinî kaynaklıdır. Yani dinî hürriyet fikri bağımsızlık ideali ile iç içedir. Bu hususu Bennigsen gibi araştırmacılar da ifade etmektedir.

Bu tarihî verilerden hareketle, genelde Kafkasya’nın, özelde de Dağıstan’ın din eğitimine bilinç­li ve şuurlu bir şekilde katkı yapılacağına ya da din eğitimi faali­yet­le­ri­nin devlet destekli hale gelebileceğine dair emareler görünmemektedir. Üstelik şu andaki vaziyet ile bunun mümkün olmadığını düşünüyoruz. Hemen hemen 70 yıllık bir dinî erozyondan sonra da halk kitlelerinin din eğitimi konusunu demokratik bir hak olarak talep edebilme sürecinin oldukça yetersiz ve yavaş olduğunu, demokrasinin gereğinde yüzlerce yıllık bir tecrübe olduğu gerçeğinden hareketle öne sürüyoruz.

D. Dağıstan’da Etnik–Linguistik ve Kültürel Yapı

Dağıstan’da konuşulan dillere genel bir bakış

Bu bölgede konuşulan dil sayısı ve toplulukların kökeni oldukça fazladır. İslamiyet’i daha ilk İslâm fetihleriyle tanımış, Emevî halifesi Hişam b. Abdilmelik devrinde kardeşi Mesleme’nin fetihleriyle de İslâm ile karşılaşmış kitlelerin dine ilgisi oldukça yüksektir.

Erel[43] ve Buniyatov’a[44] göre Kafkasya ve bilhassa Dağıstan’ın göç yolları üzerinde bulunması, çeşitli sebeplerle Kafkasları aşan bazı kavimlerin burada kalmasına yol açmıştır. Ayrıca bu bölgede uzun yıllar boyunca devam eden ve hala da devam etmekte olan Türk, Rus, İran ve Arap devletlerinin hâkimiyet mücadelesi de bu hususta etken bir rol oynamıştır.

Berkok, Dağıstan’ın etnik yapısının öteden beri muğlâk gösterildiğini öne sürerek[45], meseleyi basit bir şekle irca edebilmek için Dağıstan ahalisini şu şekilde ele almaktadır:

1. Kas unsurlar; Andelâlar, Laklar, Lezgiler;

2. Turan unsurlar: Kumuklar ve Azeri Türkler[46].

Ancak bu taksimatın oldukça eksik ve hatta yanlış olduğu hemen göze çarpar. Mesela bu ayırımda Dağıstanlıların en büyük grubunu teşkil eden ve 1980 yılı sayımlarına göre 450.000 nüfusa sahip Avarlar[47]’ın bulunmaması ilgi çekicidir. Yine Karaçay ve Malkır gruplarına da yer verilmemiştir. Bunlara ek olarak Dağıstan’a sonradan gelip yerleşen Kumuk, Nogay ve Tat[48] gibi gruplar da yer almamaktadır.

Şimdi, Dağıstan’daki bu gruplara biraz daha yakından bakmaya çalışalım.

1. Avarlar: Dağıstan’da bugün büyük bir topluluk olarak mevcudiyetlerini muhafaza eden Avarların, vaktiyle geniş topraklarda hüküm süren Cücen İmparatorluğunun, Göktürk isyanı ile dağılmasını müteakip batıya doğru çekilen Cücenlerden olduğu[49] söylenmektedir. Avar’lar Hunzah dili konuşmakta olup, 1926 Rus nüfus sayımlarında sayıları 158.922 olarak verilmiştir. Sünnî–İslâm’dırlar[50]. 1980’lerde ise bu nüfusun yaklaşık olarak 450.000 civarında olduğu kabul edilmektedir.

2. Andi’ler: Kafkas dillerinin Avaro–Ando–Dido grubundan Andi dilini ko­nuşurlar. Hayvancılık ve ev ekonomisi ile geçinirler. 1926 nüfus sayımında 7.840 kadar olup Sünni–İslâm’dırlar[51].

3. Botlıh: Yine Avaro–Ando–Dido dil grubunun alt dil gruplarından Godoberi, Karata, Bagulal, Tindi, Şamalal dillerini konuşurlar. Dil yazılı de­ğil­­dir. Yazılı dilde Avarcayı konuşmaktadırlar. 1926’daki sayıları 3.354 ka­dar­dır. Şu anda da Dağıstan’ın Botlıh isimli küçük bir kasabasında otur­mak­ta­dır­lar. Sünnî–İslâm’dırlar[52].

4. Godoberi: Godoberi, Botlıh’ın kardeş grubu sayılabilir ve aynı dil gru­bunun Karatay, Bagulal ve Tindi dillerini kullanmaktadırlar. 1926’daki sayım­da 1.425’tirler. Dil yazılı değildir. Yazı için Avarcayı kullan­mak­ta­dır­lar. Sünnî–İslâm’dırlar[53].

5. Karaçay’lar: 1926 sayımında 5.300 kadardır. Kumuklar da önemli bir grubu oluşturur. Aynı yılki sayımda sayıları 94.000 kadardır. Nogay’lar ise 25.000 kadardır. Balkar’lar 1939’daki sayımda 42.666 olarak hesap­lan­mış­­tır. Bu grupların hepsi Sünnî–İslâm’dır[54].

6. Tindiler: 1952’deki sayımda 5.000 kadar olup, 1944 sürgününde önemli bir kısmı Sibirya’nın Vedeno bölgesinde kalmıştır. Aynı dil grubun­dan­dırlar. Dil yazılı değildir. Ziraat, hayvancılık ve ev ekonomisi hâkimdir. Sünnî–İslâm’dırlar[55].

7. Şamalaliler: 1926 sayımında 3.438’dirler. Aynı dil grubundan olup Şamalalceyi konuşurlar. Dil yazılı değildir. Hayvancılık, ziraat ve ev sanatlarıyla ilgilenirler. Sünni–İslâm’dırlar[56].

8. Ahvahlar: 1926 sayımında 3.683 kişidirler. Ahvahça konuşulur. Dil yazılı değildir. Hayvancılık, Ziraat ve el sanatları ile uğraşırlar. Sünni–İslâm’dırlar[57].

9. Hıvarşiler: 1926 sayımında sayıları 1018’dir. Aynı dil grubundan Hıvar­şiceyi konuşurlar. Bu grup da 1944’deki sürgünden büyük ölçüde etki­len­miş, Vedeno’ya sürülmüşlerdir. Dil yazılı değildir. Sünni–İslâm’dırlar[58].

10. Kapuçiler: 1926’daki sayımda nüfusları 1.448’dir. Aynı dil grubundan Kapuçice konuşulur. Dil yazılı değildir. Hayvancılık ve ziraatle uğraşırlar. Sünni–İslâm’dırlar[59].

11. Hunzallar, Kınuklar, Arşiler ve Kubaçilerin sayıları oldukça azdır. Bunlar da Sünni–İslâm’dırlar[60].

12. Lekler: Pek az lehçe farkıyla aynı dili konuşurlar. Vatan müdafaasında büyük kahramanlıklar gösteren Lekler –ki kendilerine bu nedenle Gazi Kumuklar da denmiştir– Dağıstan kavimleri içinde ticaret ve sanat sahalarında temayüz etmişlerdir[61]. 1955’teki sayımda nüfus 55.000 olarak tahmin edilmektedir. Sünni–İslâm’dırlar[62].

13. Darginler: Lezgi kabilesinin bir kolu sayılırlar. 1926 sayımında 107.645 kişi oldukları varsayılmaktadır. Kubaçi ve Kaytak dillerine yakın olup Darginceyi konuşurlar. Akuşa dialektiğine dayalı yazılı bir dilleri vardır. Sünni–İslâm’dırlar[63]. Halkın ekserisi ziraat, hayvancılık ve meyve yetiştirme ile geçinirler. Bilhassa Sudakar bölgesi, Dağıstan’ın en iyi meyve yetiştiren bölgelerinden biridir. Günümüzdeki nüfuslarının 150.000 üzerinde olduğu tahmin edilmektedir[64]

14. Haydaklar: Hazar denizi kıyısındaki Buynakski ve Derbent arasında Gazi Kumuk’un doğusunda oturan Haydakların Türkçe konuşan kıs­mı­na “Terekeme” denilmektedir. Nüfus konusunda Erel, 140.000 kadar olduklarını belirtmek­­tedir. Ziraat ve el sanatlarıyla ilgilenmekte olup Sünni–İslâm’dır­lar[65].

15. Lezgiler: 1926’daki sayımda 164.763 sayısıyla ikinci büyük Dağıstan grubudur. Lezginceyi konuşurlar. Kuri diyalektiğine dayalı yazılı bir dile sahiptirler. Hayvancılık, ziraat ve el sanatları ile uğraşırlar. Sünni–İslâm’dırlar[66].

16. Agul, Rutul ve Sakhur’ların sayısı oldukça azdır. Toplam sayıları 1926 sayımında 27.000 civarındadır. Hepsi Sünni–İslâm’dırlar[67].

17. Tabasaranlar: Lezgi, Agul ve Rutulların değişik bir formu olan Tabasarancayı konuşurlar. Dağıstan’da edebî dillerden sayılır. Ziraat, hayvancılık ve ev sanatları ile uğraşırlar. 1926 sayımında nüfusları 29.726 kadardır. Sünni–İslâm’dırlar[68].

18. Tatlar: İran hükümetleri tarafından Dağıstan’a yerleştirilen Tatlar ve Padarlar Pehlevi dilinde konuşan kavimlerdendir. Bakü ve Derbent bölgelerinde meskûndurlar[69]. 1926 nüfus sayımında Müslüman Tat’lar 28.000, Yahudi Tat’lar ise 21.400 kadardır[70].

19. Azeriler: Dağıstan’ın üçüncü büyük grubudur. Özellikle Derbent civarında yerleşmişlerdir. 1939 nüfus sayımında Azerbaycan da dâhil olmak üzere sayıları 2.274.800’dür. 100.000 kadarının Dağıstan’da yaşadığı tahmin edilmektedir. Bir kısmı Sünni, diğer kısmı da Şii’dir[71].

Görüldüğü üzere Dağıstan’da yaşayan iki düzineden fazla etnik–linguistik grubun hepsi de Sünni Müslüman’dır. Bu gruplardan sadece on tanesi “millet” sınıfına alınarak 1959, 1970 ve 1979 nüfus sayımlarında gösterilmiştir. 1979 sayımında 50.300 km2’lik toprağıyla Dağıstan 1.627.000 nüfusa sahipti[72]. 1989’daki toplam nüfus ise yaklaşık 2.000.000 kadardır.

Burada ilave etmemiz gereken küçük bir grup daha vardır. Kaytaklar. 1930’da Grande’nin tahminine göre 14.470 Kaytak yaşamaktaydı. Dargin ve Tabasaran ahalisi arasında Uluçay denilen bölgede yaşamaktadırlar. Yine Sünni–İslâm’dırlar[73].

E. Dağıstan’ı Etkileyen Kültürler

Dağıstan kültürünü etkileyen farklı kültürlere de kısaca değinmek istiyoruz. Tuna’ya göre[74], Dağıstan’ı ve Kafkasya’yı siyasî yönden etkilemesi bakımından Rus ve Osmanlı kültürleri çok önemli olmuştur. Osmanlı kültürünün yapısı da tamamıyla İslâmî karakterde olup;

1. Tarikata dayalı mistisizm özelliği,

2. Osmanlı sempatizanlığı,

3. Rus düşmanı ve Ruslarla uzlaşmaz bir fikrî yapı gibi özellikleri meydana getir­miş­tir. Arap ve İran kültürleri ise etkileme bakımından bu iki kültürden sonra gelmektedir.

Alpaslan’a göre[75], kültür etkileşimine açık Dağıstan’da 1917’den sonra durum biraz değişmiştir. 1923’tden itibaren halk Azerice ya da Kumukça Türkçeleri etrafında toplanmaya çalışılmıştır. Bu yöndeki girişimler 1928’lere kadar sürdürülmüştür. Ancak 1933’ten itibaren açık bir şekilde Dağıstan’ın Türk özelliğini yok etme yolunda çabalar başlamıştır. 1933’te Dağıstan’da yayınlanmakta olan 12 gazeteden 9’u Türkçe ve toplam yayının %75’i iken1934’te bu oran %68’e düşmüş, 1936’da %24’e inmiş, 1956’da ise meydan İber–Kafkas dillerinde yayın yapan gazetelere kalmıştır.

Günümüzde bu oran çok değişmemiştir. Üstelik hâkim dil İber–Kafkas dil grubundan da öte Rusçadır. Rusça bilmeyen hemen hemen yok gibidir. Çünkü zorunlu eğitim olan 8 yıl içerisinde mahalli hiçbir dile yer verilmez. Rusça ise zorunlu derslerdendir. Bu olay sadece dil konusu ile de sınırlı kalmamıştır. Özellikle 1940’lı yıllarda, daha önceleri nüfus cüzdanlarında “tabiiyet” bölümünde “Türk” yazılırken, ikinci dünya savaşının siyasî veçhesi bahane edilerek bu bölüm kaldırılmıştır ve halen de durum böyledir.

Bibliyografya

A) Eserler

  • Avtorkhanov, Abdurrahman; Marie Bennigsen Broxup (Editor); Bryan, Fanny E.B.; Gammer, Moshe; Henze, Paul B.; Lemercier, Chantal–Quelquejay, The North Caucasus Barrier (The Russian Advance Towards the Muslim World), C. Hurst and Com. Ltd. London-1992.
  • Baddeley, John F., Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil, Çev.: Sedat Özden, Kayıhan Yay., İstanbul-1989.
  • Bennigsen, Prof.Dr. Alexandre; Wimbush, S. Enders, Muslims of the Soviet Empire–A Guide, C. Hurst Company, London-1985.
  • ________, Islam in Soviet Union–General Presentation, Middle East Technical University Asian–African Research Group, Ankara-1985.
  • ________, Kafkaslarda Müslüman Gerilla Savaşı, Çev.: Akın Kösetorunu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara-1984.
  • ________, Self–Determination In Soviet Central Asia–Problems and Prospects, Middle East Technical University Asian–African Research Group, Ankara-1986.
  • ________, Prof.Dr. Chantal Lemercier, The Afghan War and Soviet Central Asia, Middle East Technical University Asian–African Research Group, Ankara-1986.
  • ________, Soviet Muslim Intelligantsia In Central Asia–Ideologies and Political Attitudes, Middle East Technical University Asian–African Research Group, Ankara-1986.
  • General Berkok, Ismail, Tarihte Kafkasya, İstanbul Matbaası, İstanbul-1958.
  • Bociurkiw, Bohdan R., Lenin and Religion, Smith’s Printing Co., London-1967.
  • Bräker, Hans, İslâmiyet Sorununun Sovyetlerin İç ve Dış Politikasındaki Yeri, Çev.: Prof. Dr. Yuluğ Tekin Kurat, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Asya–Afrika Araştırma Grubu Yay., Ankara-1984.
  • Bryan, Fanny E., Sovyetler Birliğinin Çeçen–İnguş Cumhuriyetinde Din Aleyhtarı Faaliyetleri ve İslâmiyet’in Var Olma Mücadelesi, Çev.: Dr. Yasin Ceylan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Asya–Afrika Araştırmaları Grubu, Ankara-1985.
  • Cabağı, Wassan–Giray, Kafkas–Rus Mücadelesi, Baha Matbaası, İstanbul-1967.
  • Erel, Şerafeddin, Dağıstan ve Dağıstanlılar, İstanbul Matbaası, İstanbul-1961.
  • Geiger, Bernard; Tibor, Halasi–Kun; Kuipers, Aert H.; Menges, Karl H., Peoples and Languages of the Caucasus (A Synopsis), Mouton and Co.–S. Gravenhage, Netherlands-1959.
  • Hamid, Muhammed, Imam Shamil–The First Muslim Guerilla Leader, Islamic Publications Ltd., Lahore (Pakistan), trsz.
  • Henze, Mary L., 19. Yüzyıl Seyyahlarına Göre Orta Kafkaslarda Din, Çev.: Prof. Dr. Ahmet Edip Uysal, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Asya–Afrika Araştırma Grubu, Ankara-1984.
  • Henze, Paul B., Sovyet Müslümanları Arasında İkinci Dil Olarak Rusçayı Yaygınlaştırmanın Gittikçe Artan Önemi, Çev.: Prof. Dr. Yuluğ Tekin Kurat, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Asya–Afrika Araştırmaları Grubu, Ankara-1986.
  • Hızal, Ahmet Hazer, Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklal Davası, Orkun Yay., Ankara-1961.
  • Hızaloğlu, M. Zihni, Şeyh Şamil ve Şimali Kafkasya İstiklal Müca­de­le­le­ri, Güven Matbaası, Ankara-1958.
  • Kaflı, Kadircan, Şimali Kafkasya, Vakit Matbaası, İstanbul-1942.
  • Kosok, Pşimaho, Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklal Savaşı Tarihinden Yapraklar, Çev.: Kadircan Kaflı, Çeltüt Matbaası, İstanbul-1960.
  • Kundukh, Aytek, Kafkasya Müridizmi (Gazavat Tarihi), Sadeleştiren: Tarık Cemal Kutlu, Gözde Kitaplar Yay., İstanbul-1987.
  • Lenin, V.I., Din Üstüne, Çev.: Ferhat Gelendeş, Başak Yay., Ankara-1988.
  • Menges, Karl H., A Little–Explored Turkic Group: The Turkic Languages of the Caucasus, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1958.
  • Tewari, J.G., Muslims Under the Czars and the Soviets, Academy of Islamic Research and Publications, Lucknow, trsz.
  • Türkiye Ticaret Odaları, Komünizm ve Din, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Matbaası, Ankara-1966.
  • Wheeler, Geoffrey, Racial Problems in Soviet Muslim Asia, Oxford University Press, London-1962.
  • Wixman, R., Language Aspects of Ethnic Patterns and Process in the North Caucasus, Chicago-1980.

B) Konferans ve Makaleler:

  • Akiner, Shirin, “Islamic Peoples of the Soviet Union”, The MWL (Muslim World League) Journal, Vol. 13, Sept./Oct., Makkah-1985.
  • Eş–Şeyh, Süleyman, “Kafkasya’da İnsan ve Dil Mozaiği Dağıstan”, el–Arabî, C. 337, s.68–95, Kuveyt-1986.
  • Kafkasya Üzerine Beş Konferans, Kafkas Kültür Derneği Yay., İstanbul-1977.
  • Kurilla, Pamella, “Believers Fight the Bureaucrats”, The Times (Educational Supplement), London-3.6.1988.
  • Mustafa, Abdulğaffar, “Dr. Saidov’la Yapılan Bir Söyleşi”, ed–Da’ve, Sayı: 1482, Mart, 1995, s.17.
  • Pennar, Jaan, Islam and Communism–A Conference Sponsored by Institute for the Study of the USSR, New York-1960.
  • Prof.Dr. Bennigsen, Alexandre, “The Problem of Bilingualism and Assimilation in the North Caucasus, Central Asian Review, XV/3 (1967), 205–211.
  • Türkiye Diyanet Vakfı “İslâm Ansiklopedisi”, İstanbul-1993.
  • Wixman, R., “Kaytak”, The Encyclopedia of Islam (New Edition), Vol. IV, 1978, Leiden, pp. 846–7.

[1] T.D.V. İSLÂM Ansiklopedisi, “Dağıstan” md., C. 8, s. 404, İstanbul, 1993.

[2] Berkok, İsmail, Tarihte Kafkasya, İst. Matbaası, İst., 1958, s. 230.

[3] Meydan Larousse, “Dağıstan” md., C. 3, s. 334, İst., 1970.

[4] Berkok, loc. cit.

[5] M. Larousse, loc. cit.

[6] Berkok, op. cit., s. 231.

[7] Kosok, Pşimaho, Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklal Savaşı Tarihînden Yapraklar, (Çev: Kadircan Kaflı), Çeltüt Mat., İst., 1960, ss. 34–37.

[8] “Kolektif Ekonomi” veya “Kooperatif Ekonomisi” anlamına gelen Rusça “Kollek­tiv­no­ye hozyaytsvo” kelimelerinin kısaltması.

[9] “Sovyet Ekonomisi” ya da “Sovyet (tarım) İşletmeleri” anlamına gelen Rusça “Sov­yets­koye hozyaytsvo” kelimelerinin kısaltması.

[10] Kosok, op. cit., s. 42.

[11] Berkok, op. cit., s. 275.

[12] Vladimir İlyiç ULYANOV, Rus devlet adamı, 1870–1924. Bir eğitim müfettişinin oğlu. Hukuk okudu (1893) ve Marksist çevrelerle ilişki kurdu. Yayımladığı çeşitli kalem kavgası yazılarında nazariye ile eylemi birbirinden ayırmadı. Üç şeyi kendine amaç edinmişti: Marksistleri birleştirmek, Marksist eğitimi yaymak, Marks’ın yolundan şaşmamak. Bir ara üç yıllığına Sibirya’da mahkûm edildi (1897–1900). 7 Kasım veya eski Rus takvimine göre 25 Ekim’de (“Ekim Devrimi” deyimi buradan gelir) Sovyetler Kongresi, sadece Bolşeviklerden meydana gelen Halk Komiserleri Konseyi’nin baş­kan­lı­ğına Lenin’i getirdi. Proletarya diktatörlüğünü tesis etti, 19 Ocak 1917’de kurucu meclisi dağıttı, 7 Aralık’ta Çeka’yı (gizli polis), 28 Ocak 1918’de Kızıl Ordu’yu kur­du. Baş­kenti Petrograd’dan Moskova’ya taşıdı (1918). Kendisini büsbütün savaş ko­mü­niz­mi­nin siyasî ve iktisadi güçlenmesine verebilmek için askeri işleri Troçki’ye bıraktı. Bir inme yüzünden 21 Ocak 1924’te öldü.

[13] Kosok, op. cit., s. 39.

[14] Hayit, Dr. Baymirza, Sovyet Rus Emperyalizmi ve Türk Dünyası, Güven Yay., Ankara-1975, s. 24.

[15] Cabağı, Wassan–Giray, Kafkas–Rus Mücadelesi, Baha Mat., İst., 1967, ss. 89–90.

[16] Kaflı, Kadircan, Şimalî Kafkasya, Vakit Mat., İst., 1942, s.140.

[17] Erel, Şerafeddin, Dağıstan ve Dağıstanlılar, İstanbul Mat., İst., 1961, ss. 179–180.

[18] Erel, Ibid., s. 181.

[19] Erel, loc. cit.; Ayrıca bkz. Kaflı, Kadircan, op. cit., s. 150.

[20] Kosok, op. cit., s. 40.

[21] Kosok, op. cit., s. 41.

[22] Erel, op. cit., ss. 183–186.

[23] Tewari, J.G., Muslims Under the Czars and Soviets (Sovyetler ve Çarlar Hakimiyetinde Müslümanlar), Academy of Islamic Research, Nedwa Lukcnow, s. 120; Ayrıca bkz. Kaflı, op. cit., s. 146.

[24] Erel, loc. cit.

[25] Erel, op. cit., ss. 186–187, 192.

[26] Kaflı, op. cit., s. 144.

[27] Eş–Şeyh, Süleyman, El–Arabî, “Dağıstan”, Sayı: 337, Kuveyt, 1986, s.79; Tewari, op. cit., s. 121.

[28] Kosok, op. cit., s. 41–42; Kaflı, op. cit., s. 161.

[29] Komünist/Leninist Gençlik Birlikleri.

[30] Komünist/Leninist Gençlik Birlikleri.

[31] Kosok, op. cit., s. 45.

[32] NKVD (Rusça: НКВД, Народный комиссариат внутренних дел = Narodnıy komissariyat vnutrennikh del, Türkçe: İç İşleri Halk Komiserliği.)

NKVD, 1934-1946 yılları arasında milyonlarca insanı tutuklamış ve infaz etmiş, işçi kamplarını milyonlarca zavallı insanla doldurmuş, geniş SSCB mesahası üzerindeki etnik nüfusların tamamının yerlerini değiştirmiştir.

[33] Kaflı, op. cit., s. 162–163.

[34] Hızaloğlu, M. Zihni, Şeyh Şamil, Şimalî Kafkasya İstiklal Mücadeleleri, Güven Mat., Ank., 1958, s. 70.

[35] DİA, “Dağıstan” md.

[36] Nazır Katgan, daha önceleri İslâmîyetin, Komünizme zıt olmadığını iddia etmiş ve bu hususta vaazlarda bulunmuştu. (Kosok, op. cit. s. 40).

[37] Hızal, Ahmet Hazer, Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklal Davası, Orkun Yay., Ank., 1961, ss. 103–104.

[38] Hızal, op. cit., s. 108.

[39] Hızal, loc. cit.

[40] Hızal, op. cit., s. 105–107.

[41] Hızal, op. cit., s. 116.

[42] Hızal, op. cit., s. 122.

[43] Erel, op. cit., ss. 13–14.

[44] Buniyatov, Ziya Musa, İslam Ansiklopedisi, “Dağıstan” md., C. 8, s. 404.

[45] Berkok, op. cit., s. 231.

[46] Berkok, op. cit., s. 232.

[47] Buniyatov, loc. cit.

[48] Aydemir, İzzet, “Dünkü Kafkasya (Kafkasya’nın Eski Tarihi)”, Kafkasya Üzerine Beş Konferans, Kafkas Kültür Derneği Yay., İst., 1977, s. 159.

[49] Erel, op. cit., s. 32.

[50] Geiger, Bernhard; Tibor, Halasi–Kun; Kuipers, Aert N.; Menges, Karl H., Peoples and Languages of the Caucasus (Kafkas Dilleri ve Halkları), Mouton and Co., Printers: The Hague, Netherlands, 1959, s. 22.

[51] Ibid., s. 23.

[52] Ibid., s. 24.

[53] Ibid., s. 25.

[54] Ibid., s. 26, 55–56, 58.

[55] Ibid., s. 28.

[56] Ibid., s. 28–29.

[57] Ibid., s. 29.

[58] Ibid., s. 30.

[59] Ibid., s. 31–32.

[60] Ibid., s. 33–37.

[61] Erel, op. cit., s. 38–42.

[62] Geiger–Tibor–Kuipers–Aert, op. cit., s. 34.

[63] Ibid., s. 35–36.

[64] Erel, op. cit., s. 43–44.

[65] Ibid., s. 44.

[66] Geiger–Tibor–Kuipers–Aert, op. cit., s. 38.

[67] Ibid., s. 39–41.

[68] Ibid., s. 41–42.

[69] Erel, op. cit., s. 51.

[70] Geiger–Tibor–Kuipers–Aert, op. cit., s. 48–49.

[71] Ibid., s. 51–52.

[72] Bennigsen, Alexandre–Wimbush, S. Enders, Muslims of the Soviet Empire (Sovyet İmparatorluğu Müslümanları) C. Hurst and Comp., London, 1985, s. 161.

Bu Müslüman grupların daha detaylı bilgilerine ulaşmak için aynı yazarın “The Evolution of the Muslim Nationalities of the U.S.S.R.”, London, 1961 adlı eserine bakılabilir.

[73] Wixman, R., The Encyelopedia of Islam (İslâm Ansiklopedisi), New Edition, Vol: IV, 1978, Leiden, s. 846.

[74] Tuna, Rahmi, “Çerkeslerin Kafkasya’dan Göçü”, Kafkasya Üzerine Beş Konferans, Kafkas Kültür Derneği Yay., İst., 1977, ss. 112–113.

[75] Alpaslan, Orhan, “Bugünkü Kafkasya”, Kafkasya Üzerine Beş Konferans, Kafkas Kültür Derneği Yay., İst., 1977, s. 206–207.

© Her hakkı mahfuzdur. İşbu web sitesi ve içeriğine ilişkin tüm fikrî haklar ile her türlü telif hakları www.dinveilim.com sitesine ait olup, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tâbidir. www.dinveilim.com internet sayfalarındaki yazıların, bütün olarak elektronik ya da matbu bir ortamda yayımlanması yasaktır. Ancak www.dinveilim.com sitesinde yer aldığının belirtilmesi ve doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazılardan kısa bölümler iktibas edilebilir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.